24.08.2006

MSN Demeyin Bana!

 
Belki bilmiyordunuz ama mağara adamları olan atalarımız, ateşin bile keşfinden önce her gece bir araya gelip durum değerlendirme toplantıları yaparlardı. İşte bunlardan bir tanesine tanık olacağız şimdi:


(Başkan) – Arkadaşlar, herkes hazırsa bu geceki oturumumuzu açıyorum… Bilindiği üzere uzun zamandır bu topraklarda yaşamaya çalışıyoruz. Gündüz yaprak, gece de çiğ et yiyoruz. Hani, kazayla kuş yumurtası bulsak sevincimizden ne yapacağımızı şaşırıyoruz. Bu ne kadar gidecek böyle? Soruyorum sizlere… Yattığımız yerde bile rahatımız yok, sırtımıza taşlar batıyor, sivrisinekler kanımızı emiyor… Doğru, bazılarının dediği gibi “buna da şükür” ama ne kadar dayanarız bilemiyorum. Elektrik yok, su yok, Bim mağazası yok. Bunlar insanlığın önemli ihtiyaçlarıdır. Önümüzde yapmamız gereken binlerce keşif ve icat var. Bakın bu gece burada karanlıkta oturuyoruz. Neden? Çünkü sizin gibi kofti adamlardan hiçbiri de çıkıp şu ateşi icat edemedi.

>> 

(Arkalardan bir ses gelir) - Ben bugün buldum efendim.
(Başkan) – Hani nerede?
(Aynı ses) – Bunun içinde.
(Başkan) – O ne?
(Aynı ses) – Çakmak.
(Başkan) – Eee, çak o zaman evladım.
(Aynı ses) - Çakamam efendim.
(Başkan) - Niye?
(Aynı ses) – Buluşun heyecanıyla bugün çok fazla oynamışım, gazı bitmiş.
(Başkan) – Fesuphanallah…

(Başkan) – Arkadaşlar… Ateş, tekerlek, pusula… Ben bunlarda değilim aslında... Bunlar elbet te bir şekilde icat edilir. Zaten zor şeyler değil, biraz dikkat etseniz olacak… Ama bir icat var ki insanlığın istikbali söz konusu. Bütün bu ön keşifler hep o noktaya varmamız içindir. Kıtalar keşfedeceğiz, savaşlar yapacağız, medeniyetler kurup medeniyetler yıkacağız… Hatta içimizden bazıları aya bile gidecek. Bunlardan hiç bir şüphem yok… Gün gelecek madde ve enerjinin birbirine dönüşebildiği açıklanacak. Şimdi bugünden söyleyip zevkini kaçırmak istemiyorum ama  “e eşittir emcekare” arkadaşlar… Atla deve değil, üç dört kuantum teorisi kitabı okuyan herkes, kuantum mekaniğinin bu denklem üzerine inşa edildiğini anlayabilir. Ama başta da söylediğim gibi ben daha derin ve insanlığın dünya üzerindeki gidişatını tamamen değiştirecek o büyük keşfi düşlemek istiyorum şimdi...

Dostlarım, tüm kalbimle inanıyorum ki günün birinde insanlık “msn-messenger ile çetleşmeye” başlayacak…

(Kalabalıktan bir alkış kopar)
(Başkan eliyle insanları yatıştırarak) - Sadece çetleşmek mi? Titreşim bile gönderebilecek.
(Kalabalık tekrar çoşar)
(Başkan)- Avatar ne demek avatar? Bildiniz mi? Avatar sizin bir nevi suretiniz olacak. Üstelik bunların animasyonlu olanları da olacak, çıngır çıngır oynayacak…
(Başkan)- Bir dakika bir dakika, muhterem cemaat, daha en güzelini söylemedim. Biliyorum hayallerle yaşanmamalı ama hayal etmek te bir insanın en büyük sermayesi değil midir? Benim de şöyle bir hayalim var ki; hani olmam ama yine de günün birinde msn kullanırken “offline” olursam ve “offline” konumumu koruyarak listeden bir arkadaşımla sohbet etmek istersem ne olacak?
(Kalabalık hep bir ağızdan) – Ne olacak?
(Başkan) – Diğer konuşmak istemediğim arkadaşlarım beni görmeden ben sadece istediğim arkadaşımla görüşebileceğim..
(Kalabalık hepten çoşar) – Yaşasın msn 8.0 !!!
(Başkan)- Ne kadar önemli bir özellik di mi? Sevincinizi anlayabiliyorum ama acele etmeyelim. Önce yapmamız gereken diğer sıradan keşiflere yönelelim. Geçen gün bir arkadaşımız, üçgende iç açıların toplamının 172 derece olduğunu bulmuş. Bi kere yanlış bulmuş… Ayrıca daha onun zamanı gelmedi ki güzel kardeşlerim, ÖSS' ye binlerce yıl var.

Ama yine de kötü gitmiyoruz. Bu hızla çalışırsak öyle sanıyorum ki ikibinli yıllarda bu nimeti kullanmaya başlarız. Şimdiden herkes kendi “nick neymini” düşünsün. Bulduğunuz bu isimleri çocuklarınıza çok iyi belletin. Hatta mağara duvarlarına falan da yazın…


Evet, gördüğünüz gibi insanoğlu bu buluşa son derece hazırlıklı ve istekliydi ama yine de ben bu buluşun, özellikle bizim ülkede fazla hazmedilemeden midemize oturduğunu düşünüyorum. Daha cep telefonu manyaklığından yeni kurtulmaya başlamıştık ki iletişim sektörü bize ikinci darbesini msn ile attı.

Neydi bu msn’nin vaadi? İnternet bağlantısına sahip tüm eş, dost ve akrabalarla eşzamanlı olarak ve ek para ödemeden konuşabilecektik. “Ne para ödemeden mi? Aman allahım bu olamaz, derhal arkadaşlarımla temasa geçip onlara ana avrat düz gitmeliyim” diye bir telaşla başladık koşmaya… Soluğu en yakın internet kafede aldık. Oralarda yaşayan bir miktar 0-9 yaş grubu çocuktan fırsat bulur bulmaz boş bir bilgisayara oturduk ve vatani görevini Erzurum’ da yapmakta olan “kankamıza” şu cümleyi yazdık:

 “Ulan o.çocuğu, seni çok özledik göt, nasıl gidiyo orada durumlar?”

Bu arada boş durmadık Eskişehir’ deki çocukluk arkadaşımıza da uzandık:

“Lan y.kafa, hiç arayıp etmiyon şerefsiz”

Valla, aslını isterseniz ülkemizdeki bayanların msn ye karşı ilk reaksiyonlarını gözleyemedim ama çevremdeki erkeklerin hemen hepsi yoğun bir “ana avrat düz gitme” hastalığına tutulmuş gibiydiler. Tabi, bu arada Eskişehir de boş durmuyordu:

“Be piç, sen arayıp etmiyon sonra da .bne .bne konuşuyon…”

Ve akabinde, dünyanın en saf ve temiz duyguları birer birer döküldü klavyelerden. Millet sırf daha hızlı küfredip karşısındakini bastırabilmek için on parmak klavye öğrenmeye başladı. Bu dömenmde kişisel bilgisayar (PC) satışlarında bariz bir artma oldu. Bir düşünsenize, sıcacık evinizdeyken de tüm sevdiklerinize ana avrat düz gitme ayrıcalığına sahip olacaktınız…
  
Herhalde, cep telefonlarında mesaj göndermek paralı olduğundan dolayı bu hastalık bu kadar sirayet etmedi o alana, diye düşündüm sonraları… Neyse msn' ye karşı ilk heyecanını atan insanlarımız biraz durulur diye umut ediyorduk ki bu sefer de “çöpçatanlık” patlaması yaşanmaya başladı. Şüphesiz msn’ den önce de bazı “eş zamanlı sohbet etme” programları vardı, orada da  “internetten tanıştık” hadiseleri çokça yaşanmıştı ama msn’dekiler gibi gazetelerin ikinci sayfalarına taşınmamıştı:

“Kendisini 25 yaşında olarak tanıtan 55 yaşındaki A. Hanım,  gerçek hayatta yüzleştiği 28 yaşındaki delikanlı tarafından bıçaklanmak istedi”

“Kocasının genç bir kızla çetleştiğini öne süren P.H, boşanma davası açtı. Delil olarak kocasının 25 yaşındayken çektirdiği ve çetleşme sırasında kullandığı fotoğrafı gösterdi”

Eh, bu teknolojiye geç te olsa yetişen, bilgisayardan anlamak ayrıcalığına sahip orta yaşlılar da nasibini almak istediler bu eşi benzeri olmayan iletişimden. Ve eski siyah-beyaz gençlik fotoğraflarını tozlu albümlerden söküp birer birer sanal ortamlara taşıdılar.

Bir de yalnız yaşayan, işten eve, evden işe giden boş kalpler vardı. Msn bu boşluklara dahi sızmayı başardı:

“İnternette tanıştığı kıza aşık olan Üniversite Dekanı, kendine manken süsü veren bu şahıs tarafından feci şekilde dolandırıldı”

İnsanlar gerçekten de çaresizdi. Daha önceden hiç alışık olmadıkları bir iletişim sisteminde bir deneye bırakılmış kobaylar gibiydiler. Yüz yüze sohbet ettiği can dostu ya da sevgilisi kadar yakındı bu şey ona ama bir o kadar da yabancı ve uzak… Göremediği, koklayamadığı ve dokunamadığı o bedenin eksikliklerini kendi hayal gücü ile doldurmaya çalışıyordu. Ve hayal gücü, her zaman yaptığı gibi harikalar yaratıyordu.

Peki genel olarak bakıldığında msn’ nin insanın olağan sosyal iletişim alışkanlıklarına etkileri neler oldu? Bu konu hakkında yeni yeni düşünmeye başladım. Belki kendim de bu sürecin içinde olduğum için tarafsızca bakamıyorumdur ama en göze çarpan taraf şu ki; sokaktaki iletişimin başladığını ve bitiğini ifade eden “selamlaşma ve vedalaşma” faktörleri sanal ortamda gün geçtikçe önemsizleşiyor. Çünkü kişi, bilgisayarını açtığında, tüm muhataplarını karşısında hazır ve nazır bir şekilde bulabiliyor. Oradaki insanlar hep oradalar ve internet ağı dünyayı sarmaya devam ettikçe çoğalarak artacaklar. Bizim kültürümüzde hala önemli olan selamlaşma ve vedalaşma ritüelleri varlığını korumakta fakat yakın bir gelecekte kaybolabilir. Peki, insanların sanal ortamdaki buluşmalarda "vedalaşmadan" ayrılmaları çok mu önemlidir? Bilmiyorum şimdiden bunu kestirmek güç görünüyor...


Msn’ nin iyi yanlarını da es geçmeyelim tabi… Onların da bütün tanıtımlarında vurguladığı gibi “insanları birbirine yakınlaştırıyor ve arkadaşlıkların kolayca bitmesini engelliyor” Ama kaç şanslı kişi dostuyla doyasıya konuşabildi ki? İster yazışarak ister sesli olarak fark etmez, kaçımız herhangi bir sebeple kesintiye uğramadan doyasıya konuştuk. Sohbetimizin en güzel yerinde patron gelmedi mi? Ya da dostumuzun "şimdi çıkması" gerekmedi mi?  Sabah koyu bir sohbete başlamışken “sen bekle ben bi kahvaltı yapayım” diyip arkadaşımızı öylece unuttuğumuz olmadı mı? Evet, msn uzaktaki insanlarla karşılaşma yüzdemizi önemli ölçüde arttırıyor ama bu karşılaşmalardaki muhabbetin niteliğini de önemli ölçüde düşürerek yapıyor bunu.

Bilgisayar kullanıcısı için sohbet hep bir yan uğraş durumunda, her zaman daha önemli bir şeyler çıkabiliyor. Nedeni ise basit; her iki taraf ta bu buluşmadan yüzde yüz sorumluluk almıyor. Çünkü saat verip “Sevinç Pastahanesi’nin” önünde buluşmuyorlar ki, sadece “nette takılıyorlar"…

Sonuç olarak, yakın çevremdeki insanlarla yüz yüze de konuşup görüşebilme imkanım var. Ama devamı için msn’deki sohbetlere bel bağlamış zavallı dostluklarım, sizin için endişeliyim biraz. O yüzden bırakın eskisi gibi mektuplar atayım size. Cumartesi günleri gece 9’dan sonra da telefon ederim. Malum ucuz oluyor…
 

ÖNCEKİ YORUMLAR:

Yazan:butterflyvalley | Tarih: 2006-08-24 20:49:00
Konu: :)
Çok beğendim bu yazıyı. Benim yedek bloga alacaktım ama kopyalayamadım. Neyse bir daha denerim. İyi akşamlar.
Yazan:sharquteri | Tarih: 2006-08-24 21:20:38
Konu: butterflyvalley'e...
Teşekkürler.
Alıp yayınlaman beni de mutlu eder. Sayfamı takip ettiğin için de ayrıca teşekkür edrim. Kopyalama işini:
Farenin sol tuşuyla seçtiğin yerleri klavyenen " Ctrl" tuşuna basılı tutarken "C" tuşuna da basarak yapabilirsin. Yapıştıracağın zaman da aynı işi "ctrl" ve "V" tuşlarıyla yapabilirsin.
Böyle bakınca çok kompleks birşey gibi olmuş...
Hepimizin bildiği kopyalama işinin klavye kısa yolları sadece.

Sevgilerimle...
Yazan:servant | Tarih: 2006-08-25 02:32:19
Konu: KOPYALAYARAK ÇOĞALMAZ Kİ...
ASLINDA KOPYALAMIYORUM... HER BİRİNE TEK TEK YAZIYORUM. :))
NE DİYEBİLİRİM Kİ; MERHABA MI?... YOLUM DÜŞTÜ, Bİ YERDE GÖRDÜM YA DA YANLIŞLIKLA GELDİM; FARKEDER Mİ...? BAKIYORUM VE BEĞENİRSEM TEKRAR TEKRAR DÖNÜP BAKABİLMEK İÇİN BİR İZ BIRAKIYORUM. "GEÇERKEN UĞRADIM" ...... AYRICA BUNU GENELDE HIZLICA ATTIĞIM TURLARDA YAPIYORUM. YETERİNCE İYİ İNCELEMEMİŞSİN. UZUN UZADIYA YORUM YAZDIĞIM HATTA MAİLLEŞTİĞİM BİRÇOK BLOGCU VAR. ELEKTİRİK MESELESİ...

BENCE SENİNKİSİ HOŞ BİR BLOG AMA BAKACAZ DAHA... GEÇERKEN YOLUN DÜŞERSE BEKLERİM...
Yazan:servant | Tarih: 2006-08-25 02:44:03
Konu: ...
İZMİİİR... KİMBİLİR BELKİ TOPRAK ÇEKMİŞTİR SENİ BURAYA. BEN MANİSALIYIM AMA YAKLAŞIK 7 SENE OLDU ORDAN ÇIKALI. 1 SENE KARS VE ŞİMDİ DE 6 SENEDİR ANKARA... ÇOK YAKINDA DA DENİZLİ İNŞALLAH.

GÖRÜŞMÜK ÜZERE...
Yazan:gaia | Tarih: 2006-08-25 11:32:11
Konu: takip edicem
yazılarını sevdim...
Yazan:hicasliyok | Tarih: 2006-09-11 14:15:23
Konu: Kolaylığın sınırı yok..
Tembelleştik iyice..Dışarda buluşsan bi kere çıkmadan hazırlanacaksın sonra yürüyeceksin bi kafeye gitmek lazım dostunla konuşacaksın..
Peki ne yapıyoruz biz:
Bilgisayarın açma düğmesine basıp, elimize çayımızı alıyoruz.Dostumuzla web kamerası dediğimiz aleti çalıştırıp sesini de duy,yazdığını da oku. daha iyisi can sağlığı değil mi?Can sağlığımı bozar oldu bu msn.
Dışarı çıkasım var bu aralar.Tespitler orjinal.Lakin insan içinden soruyor acaba bunu yazan bilgisayarı açınca "offline" olsun açmıyor mu msn i diye..
Zevkle okudum yazını..
AsLı

Hiç yorum yok: