12.09.2006

Babam Öldürdü !


Yine bilgisayar başında geçirdiğim sıradan bir geceydi. Anlamak zorunda olduğum birtakım İngilizce metinleri internet sözlükleri aracığıyla çözmeye uğraşıyordum. Bir yandan da gözüm kendi blog sayfamdaki sayaçtaydı. Acaba kimse girdi mi? Bana bir mesaj var mı? Varsa ne demişler? Yahu ne enterasan bir hadiseymiş şu “blogculuk zanaatı” efendim, daha bir ayda “evlat sevgisini” tattırdı bana. Valla, Allah sizi inandırsın, evden çıkıyorum aklım blogda kalıyor:

“Yahu, yeni bi yazı da eklemedik uzun zamandır… Arkadaşlara ayıp olmasın?”

diyorum kendi kendi kendime. Hani anneler, babalar daima çocuklarının iyiliğini ister ya, ben de blogum için benzer şeyler hissetmeye başladım. Çinlilerin beslediği dijital bebekler vardı, atari oyunu gibi, adı aklıma gelmedi... Onlara dönmeye başladı bu blog işi.
   
>>

Gece kafamı yastığa koyuyorum, uyku tutmuyor, dönüyorum da dönüyorum:

“Acaba butterfly blogu bırakacak mı? Vaveyla geri dönecek mi? En son bir ağaç tepesinde görülmüş olan zuleyla’ nın akibeti ne oldu?”

Tanrım, sana çok şükür… Adsl modemimizin ışıklarını söndürme yarabbim…

Gördüğünüz gibi sayenizde, daha önce hiç olmayan dertler edinmiş durumdayım… Eskiden en fazla japon balıkları beslerdim akvaryumumda, oh ne rahattı o günler, at yemi şişsin balıklar… Camlar mı kirlendi, bir tane çöpçü balığı salarsın akvaryuma, gündelikçi kadın gibi sabahtan akşama kadar pırıl pırıl yapar camları garibim.

Dertsiz tasasız geçinip gidiyorduk ki malumunuz bu bog hadisesi çıktı... En çok bozulduğum konu da bu “blog” lafının Türkçe karşılığını bulamamak. Aklıma her seferinde “buldok” köpekleri geliyor:

-Biz blogcuyuz kardeşim.
-Olabilir fakat biz lessiden şaşmayız.
-Bu arada “lessi” diye bir köpek ırkı yok. O köpeğin dizideki adıydı.
-Biliyoz biliyoz…

Galiba son zamanlarda hicaslıyok’ un yazılarını okuya okuya onun gibi yazmaya başladım hafiften. Yok aslı gibi değil, sureti gibi… Hahahaha… İlahi…

Neyse, asıl anlatmak istediğim konudan uzaklaştım galiba. Efendim, bilgisayarın başında otururken arkadan birinin kafama vurduğunu hissettim az önce. Yalnız yaşayan biri olarak bunun mümkün olamayacağını biliyordum ama kafamda hissettiğim o darbe oldukça kuvvetliydi. Sanki bir insanın elinden çıkmış gibi...

Hemen dönüp baktığımda havada uçuşan o yaratığı gördüm... O da ne? Biyolojik olarak mümkün olmadığı halde serçe yavrusu ile eşşek arısı çiftleşmişler ve çocuklarını oynasın diye benim odama salmışlar… İnanın bir fotoğrafını çekip koymak isterdim buraya ama kendisi pek razı gelmedi buna… Hemen toparlanıp teyakkuza geçtim tabi. Bakmayın, şimdi gülerek anlatıyorum ama o zaman gerçekten korktum. Tamam, belki tüm hayatım gözlerimin önünden bir film şeridi gibi geçmedi ama “ilk jenerikten ilkokul üçe kadar” olan kısmı rahat rahat izleniyordu diyebilirim. Bu arada o yaşlarda ne haşarı bir çocukmuşum yahu! (konuyu dağıtmayalım lütfen..)

Öhöö, pardon sevgili dostlar…

Hemen elime annemin terliğini aldım ve başladım yaratığın peşinden koşmaya. Yaratık önde ben arkada, yaratık önde ben arkada evin tüm odalarını dolaştık. Şimdi dürüst olmak gerekirse, ara sıra yaratığın da arkaya geçtiğini kabul etmek lazım. Hatta, dürüstlükte devam etmek gerekirse, yaratığın hep arkada olduğunu benim de annemin terliğini savura savura kaçmakta olduğumu söylemek lazım. Ama ne yapayım, bu terlik hep işe yarardı… Annem bu terlikle Detan şirketinin tek başına öldürdüğü haşarattan daha fazlasını öldürmüştü…

Derhal bir çare bulmam gerekiyordu. O sırada babamın o veciz sözü aklıma geldi:

“Oku yavrum, okumak insanın içindeki ışığı ortaya çıkartır. Okumak bizi gündelik telaşlardan alıp bilgi hazinesinin kollarına ulaştırır. Her gece yatmadan önce en az on sayfa kitap oku… Kitap okuyamazsan da al gazete oku…”

Hemen yatağın üzerindeki “Milliyet Ege” ekini aldım ve rulo yaptım. Yaratık o sırada tekrar benim odama dalmış, tavandaki florasanın yuvarlak halkası içinde “bızızızızı, bızızızızız” diye dans etmeye başlamıştı. Böylelikle bu hayvanın, uzaktan sinekgillerle de akraba olduğunu öğrenmiş oluyordum.

“Ulen deyyus, erkeksen kırılmayacak bişeyin üzerine kon da haklayayım seni!”

diye bağırdım. Hayvan beni duymuşçasına ve meydan okur gibi CD’lerimi dizdiğim kulemsi rafın üzerine kondu… Usulca yaklaştım. Yaklaştım. Şimdi düşünüyorum da bu anda illaki dilimi yana doğru çıkarmış ve “senin allah belanı versin” şeklindeki yüz ifadesine bürünmüş olmam gerekiyor. Yoksa nasıl olur da bu hunharca cinayeti soğukkanlılıkla işleyebilirdim a dostlar? Ben ki karıncayı bile incitemeyen, aslana bile yaklaşamayan bir insanım…

Geçmiş yıllara ait sağa sola dağılmış albümler içerisinde aradığımı buldum. Arıdan olma, serçeden doğma, sinek amcasının biricik yiğeni, merhum yaratık tüm heybeti ile Burhan Öçal Trakya All Stars CD’sinin üzerine cansız yatmaktaydı. Evet, dostlar gördüğünüz gibi bazen bir baba nasihati dinlemek, bir el öpmek... Di mi ya?



                 MİLLİYET: Katil YEC aramızda dolaşıyor!..


Naşı kaldırıp bilgisayarın başına döndüm. Terlemişim yahu… Kaldığım yerden işimi yapmaya giriştim. Reklam gibi olmasın ama ben en çok “Zargan” isimli sözlüğü tutarım bu sanal alemde. Hangi kelimeyi yazsam şak diye bulur çıkarır saolsun…

Bir süre çalıştıktan sonra dilimin damağımın kuruduğunu fark edip içeriden kendime bir içki almaya gittim. Bir bardak suyla geri döndüğümde bir de ne göreyim, demin öldürdüğüm yaratıklardan üç tanesi florasanın üzerinde kıpraşıp durmuyor mu? Olamaaaaz… Yahu nerden çıkıyor bunlar? Tamam, zemin katta oturduğumuz için her türlü eklembacaklı, pulkanatlı kardeşimize kapımız açık, gelin bakın, işinize yarar bir şey olmadığını görünce de geldiğiniz yerden çıkıp gidin ama üç kişilik, dört kişilik yatılı misafirliklerde gözünüz varsa o zaman "orda bir dur" diyecem izninizle. Kaldı ki, eliniz de boş geliyorsunuz arkadaşım.

Biraz da huylu bir insanımdır efenim, o yaratıklar tepemde uçuşurken hayatta da yatağa girip uyuyamam ben. Ancak bir uzay kapsülü olursa, bi de koruma kalkanı falan, işte o zaman belki bir iki saat kestirebilirim oda içinde. Onu da devletten bekleyemeyiz tabi... Her şeyi de devletten mi bekleyeceğiz efenim?.. Di mi ya? Mecburen kendi mücadelemizi kendimiz vereceğiz.

Bu sefer seriye “Milliyet Televizyon Eki” ile başlamaya karar verdim. Hemen rulo yapıp elimde denedim. Yeterince sağlam ve çevikti… Hiç ürkütmeden florasana doğru yaklaştım. Hiç ürkütmeden yaklaşması kolaydı ama hiç ürkmeden yaklaşması imkansızdı saygıdeğer okurlar. Maşallah bademciğim kadardılar her biri (Bu benzetmeyi yapınca bu azman sinekleri yuttuğum aklıma geldi. Bööööğrrk!) Evet, ya sinekti bunlar… Yakından bakınca daha iyi anlamıştım. Battal beden sinekler…

Bilimkurgu filmleriyle büyümüş neslin bir temsilcisi olarak bu sineklerin aynı zamanda “zeki yaratıklar” olduğunu kurmaya başladım kafamda. Kim bilir belki de beni haklamak için bir plan hazırlığı içerisindeydiler. Ve dışarıda bunlardan binlercesi benim eve saldırmak için emir bekliyor olamazlar mıydı? Sakin olmalıydım. Ben bu filmin kahramanı olan yakışıklı ve zeki bir gençtim. Aslında bir bilim adamı da sayılırdım hani… Ben değil miydim günlerce laboratuarıma kapanıp “diptera” takımındaki canlılarda sinir sistemini inceleyen? Biraz asosyeldim, sıkılgandım ama harbinin harbisi bi çocuk değil miydim ha? Söyle değil miydim bebeğim? Sahi, bebek dedim de aklıma geldi, bu ilginç sinek olaylarını araştırmakta olan genç, güzel ve güzel olduğu kadar da cesur olan o gazeteci kız nerelerdeydi ki? Valla gelse iyi olurdu çünkü ben bütün bu böcek neslinin anasını belledikten sonra arkamda cayır cayır yanan alevlerin fon yaptığı o son planda Losencılıs polis teşkilatından memur Danıvın ile öpüşmek istemiyordum. Bana kız lazımdı. Yoksa niye akıtmıştım bi taraflarımdan o kadar teri? (Konu diyorum…)

Öhöö, Pardon filmin heyecanıyla şooldu…

Elimdeki televizyon eki ile lamba üzerindeki sineklere vurmayı deneyemezdim. Çünkü florasanı kırma ihtimalim bir hayli yüksekti. İşin garibi, bu hayvanlar dönüp dolaşıp yine oraya konuyorlardı. Bu beyaz ışığın onları cezbeden bir yanı vardı demek ki! Hımm, tabi ya... Ve tam o sırada aklıma dahiyane bir fikir geldi:

Evdeki diğer tüm ışıkları söndürüp şöyle bir on dakika pusuya yattım. Hatta, dikkatleri dağılmasın diye bilgisayarı bile kapatmıştım. Tam tahmin ettiğim gibi; Evde başka sinekler de vardı ve hepsi tavandaki o ışık kaynağına doğru uçmaya başladılar. Sabırla bekledim. Florasanın çevresi iyice kalabalıklaştı. Yedi sekiz kadar iri kıyım sinek az sonra olacaklardan habersiz günlük lakırdılarına dalmışlardı…

Usulca pirizin yanına gittim ve kabloyu taktım. Neyin kablosu mu? 2000 watt emiş gücüyle bir vantuz gibi çalışan elektrik süpürgemin kablosu tabi ki…

Evet, gün bugündü. Süpürgenin borusunu florasana doğru yaklaştırırken ayağımla aniden açma düğmesine basıp silahı ateşledim. Sonuç mükemmeldi. Tüm sinekleri teker teker armut toplar gibi toplamıştım. Florasanın 6 senelik birikmiş tozunu almak ta cabası oldu.

Yalnız küçük bir sorunumuz vardı; Benim süpürge torbasız tip olduğundan sinekler her an geri kaçabilirdi. Bu mükemmel sinek savarın (düzeltiyorum; sinekkaparın) bir sonraki sürümü çıkarsa, eminim bu “namludan sinek kaçırma” sorununa bir çözüm bulacaklardır. Ben şahsen şimdilik icadın yolunu açtım ve borunun ucuna en sevdiğim çorabımın tekini sıkıştırdım. Daha ne yapayım ki?

Artık yazının sonuna geldiğimiz bu satırlarda, yazıya başlarken duyduğum sinek vızıldamalarının kesilmiş olduğunu söylemek istiyorum. Süpürgenin saydam  plastikten yapılmış haznesine bakınca, hepsinin yatışmış ve sakinleşmiş oldukları rahatlıkla görülüyor... Merak etmeyin a canlar, ben kana susamış bir katil değilim. Yarın hepinizi salacağım dışarıya. Yine özgür kırlarda uçmanın tarifsiz mutluluğunu yaşayacaksınız… Efendim?... Erhan mı?... Erhan kim?... Ha, şu gazete ile ilk öldürdüğüm arkadaşınız… Yoo, bi yanlışınız var... Onu ben öldürmedim ki…

Babam öldürdü…


ÖNCEKİ YORUMLAR:

Yazan:ssiyah | Tarih: 2006-09-12 07:15:00
Konu: .
Bir solukta okudum eline sağlık
Yazan:isimsiz | Tarih: 2006-09-12 09:18:39
Konu: çok hoş :))
eline sağlık...
geçerken uğrayan biri :)
Yazan:hicasliyok | Tarih: 2006-09-12 12:58:44
Konu: Sineklere Ölüüümm
Efendim sizi takdir ediyorum gerçekten haklı mücadelenizin başarı ile sonuçlanacağından emindim ama yinede sonuna kadar okudum yazıyı.Şunu söylemek gerekirse yerinizde olsam hemen o odayı terk eder ve "Aman Allahım napcam ben" derdim.Lakin şu sinek ilaçları (fıs fıs lar hani şu spreyler fln) işe yaramıyor ki.Dedemle bi kere alalım demiştik.Aldık sıkıyoruz ölmüyor hayvanlar bi de koltuk altını kaldırıp "buraya da sık abi" diyorlardı.Satıcıya geri götürdük adam "Abi şimdi böceği tutunca tam gözüne sıkacaksın" dedi dedem de tabi "Bizim terlik sizin spreyden daha etkili" dedi.Bu olaydan ders çıkarmak lazım efendim.Evde binimum terlikler muhafaza edilmeli.
Ayrıca yazıda takıldığım bi yer şu dur ki" Burhan Öçal Trakya All Stars " "All Stars"=)))..
He bi de Zargan konusuna el atayım.Zargan kiii tüm zamanların en garip sözlüğüdür.Oturup gerip gerip şeyler yazıyorum sonra ingilizcelerine gülüyorum. "Teneşir paklamak" yazın bakalım ne çıkacak:)))))
Zargan bile gülüyor bana..
Buarada bu ne yorumdur bu ne celaldir "Sayfa işgali" (bu deyim bana ait değil bkz gergin=) yapmakta üstüme yok efendim ben kaçayım artık izninizle.
Bir başka "kanal" da görüşmek dileğiyle; çoğu kez kahkahayla okuduğum Mizah yazılarınızın devamını dilerim
Hoşça Kalın
(Ha unutmadan "aslı fotokopisi" esprisini duymayalı uzun zaman olmuştu.Hatırlattığını ziçin teşekkürler :P)
Yazan:hicasliyok | Tarih: 2006-09-12 13:02:36
Konu: Hiç mi utanmadın arkadaş!!
Efendim tam yorumumu yazdım efendice çıkayım diyordum; Önizlemesi çıktı "O da ne" dedim.Az kalsın sizin yazıdan çok yorum yazacakmışım.Kendi kendime dedim hiç mi utanmadın arkadaş:)Kusura bakmayın.buarada madem öyle olmuş bi güzellik yapıp affettireyim kendimi.Sizin sadece yazılarınızı değil yorumlarınızı da okuduğum için şu "Son yorumlarım" ın kodunu yazıyorum (yalaan yazmıyorum ctrl c-v=) koyuverin bi kenara da bana da kolaylık olsun.Sanırım bu alttaki doğru kod (olması lazım=)
Hoşça Kalın tekrar
Yazan:zuleyla | Tarih: 2006-09-12 21:20:14
Konu: ***
haşeratları "tüm ışıkları söndürüp pc nin monitöründe haklama" tekniğini kullanan ben bu bilgilendirici yazı için teşekkür ediyorum...:)))
film gibi seyrettim yazını...:)
Yazan:ipeksol | Tarih: 2006-09-12 23:55:45
Konu: ..
ŞABLONUNUN ÜSTÜNE EKLE BU KODU VE ÖN İZLEMEDE BAK..HATTA ÖNCE ŞABLONUNU TEKRAR DEĞİŞTİR..HATALAR SİLİNSİN SONRA KOPYALA..( YİNEDE HER İHTİMAL ŞABLON YEDEKLEMEYİ UNUTMA
Yazan:butterflyvalley | Tarih: 2006-09-13 00:34:45
Konu: ...
          zargan...
teşekkürler işe yarar bir bilgi sunduğun için.
Yazan:caglarbilir | Tarih: 2006-10-26 21:16:27
Konu: tomagoçi, tamagotchi
o geberesice oyuncakların adı...
  

Hiç yorum yok: