11.03.2007

Domates, Peynir, Ekmek

 
Geçen gün canım ekmek arası domates peynir çekti. Hem de nasıl bir aş ermesi anlatamam, sanki yedi aylık hamileyim! Karnımdaki değil ama galiba kafamdaki aç çocuğun işiydi bu. En güzel oyunun ortasında annenin eve “yemeğe” çağırması ile birlikte tekrar dışarı kaçabilmenin en kısa ve en leziz yoluydu peynir-ekmek...

Valla, inanın kendimi acındırmak için yazmıyorum bunları ama gurbette yemek ve beslenme işleri bünyeyi zorluyor yahu. Blogcu keşkül’ ün dediği gibi bünyeyi zımparalıyor zorunlu yemek yeme hadisesi. Niye zorunlu? Çünkü keyif alınmıyorsa ve bir şekilde yaşam ATP si gerekiyorsa mecburen sokuluyor gagalar pirinç lapalarına ve haşlanmaktan öte bir terbiye görmemiş terbiyesiz sebzelere...
   
>>

Bir işim dolayısıyla gıda marketleri zinciri olan pabliks mağazasının önünden geçmekte idim. Diğer tüm marketlerde bulunmayan zengin gıda çeşitlerini buradan sağlıyorlar amerikalılar. Bunların her konuda ayrı ayrı uzmanlaşmış şirket anlayışlarına hastayım zaten. Neyse, içeri girdim ve doğruca manav reyonunda buldum kendimi. İşte domateslerin ışıl ışıl parlaması,

içime düşüren şeydi domates-peynir hasretini.
Özlemiştim bu dünyanın en naif, en lezzetli bileşimini...

Şiir gibi oldu burası.

Dört beş domates alıp süt ürünleri kısmına yöneldim. Doğrusu kuşkuluydum, beyaz peynir genellikle bulunamayan hint kumaşı gibi bişeydi yurt dışında. Akrabası kaşar peyniri rahatlıkla bulunurken beyaz peynir tek bir rafta olur ya da olmazdı.


Daha önce Fransa’ da raflarda görmüş olduğum yunan peyniri FETA' yı, işte yine o malum rafta bulmuştum. Bu sefer envai çeşidiyle birlikte... Sevgili komşumuz bizden önce davranıp tescilini almış beyaz peynirin. Biz sonradan atak yapıp peynirimizi dünyaya satmaya kalksak dahi “beyaz peynir” adını kullanamayacağız demektir. Şimdi polemik olsun diye söylemiyorum ama bizdeki peynir kültürü muhakkak ki Yunanlılar’ dan köklüdür. Onlar genelde keçi sütünden yaparlar, biz her türlü sütten...

Neyse en sadesinden bir tane bulup sepete attım. Zira içine malzeme doldurmak  konusunda biraz abartmışlar, ne gerek var biberli, sarımsaklı, naneli çeşniye?

Dolaşmaya devam ettim, yoğurt bölümüne gelince göğsüm kabardı. Yoğurt kelimesi tüm dünya dillerine yerleşmiş, “G” si hafif sert olsa da yine bizim canımız, kanımız... Fakat ne yazık ki dostlar, dünyaya öğrettimiz bu faydalı gıdayı biz satıp pazarlıyamıyoruz. Koca reyonda Avrupa’ dan gelmiş yoğurtlar bile gördüm ama bir tane bile türk menşeili yoğurda rastlamadım.

Sonra diyorlar ki, insan gurbette milliyetçi olmaya başlarmış... Nasıl olmasın canım, adamın kafasını bozuyorlar işte bir tane daha. Neymiş, Drinkable Yogurt! (içilebilir yoğurt) 


Yoğurt o kadar tutmuş ki artık içilebilenini yapmışlar. Ama atladıkları bir mevzu var, onun adı "ayrandır" be güzel kardeşlerim. Siz aptal karbondioksitli içeceklerle uğraşmaya başlamadan yüzyıllarca önce, biz onu yemeklerimize katık ederdik. Dünyanın en doğal, en sağlıklı içkisidir, buyrun sizde için.  Kıskandığımız yok, yalnız öyle şekerli meyveli olmayacak o, yanlışınız var...

Aklıma düşen ekmek peynirin beni böyle daldan dala zıplatıp sinirlerimi kabartacağını tahmin bile edemezdim. Tam raflardan ayrılıyordum ki, bir başka türkçe kelime beni kendine çekti: KEFİR.
 

86’ da ABD’ ye gelmiş Rus kökenli bir aile (Rusya’ nın neresi olduğunu yazmamış) ilk önce kendi bodrum katında üretmekle başlamış kefiri ve zamanla köşeleri dönüp bu seviyelere getirmiş... Bu arada kısaca deyineyim. Kefir, sütten yapılan, sütteki “şişkinlik veren” laktozun parçalanması da dahil olmak üzere bir çok faydalı işe yarayan mikroorganizmaların faaliyeti sonucu oluşmuş mayalı bir içki. (Detaylı bilgi) Ve adından da anlaşılacağı gibi ilk defa Kafkas Türkleri’ nin keşfetmiş olduğu bu geleneksel içki, onların 130’ lu yaşlara kadar ulaşmasının sırrı olarak gösteriliyordu. Bir ara ben de evde mayalayarak üretmiş, denemiştim. Ayrandan daha keskin bir tadı var çünkü hafif alkollü... Gerçekten, içinde etil alkol var, kafa yapacak kadar çok değil ama.
 
Kefir şişesinin arkasındaki tarihçe yazısı


Beni şaşırtan şey ise, ülkemizde dahi paketlenmiş, şişelenmiş olarak görmediğim bu ürünün burada binbir farklı çeşidiyle sunuluyor olmasıydı. Dünya karması 5, Türkiye 0... Maç devam ediyor... Ne yapayım ya, insan üzülüyor bir şekilde...

Yine en sadesinden bir tane bulup kefir aldım kendime. Bir sonraki durağım ekmek reyonuydu... Tahmin ettiğiniz üzere, burada da besin değeri en aza indirilmiş beyaz, pamuk türk ekmeği aradım. Nostalji yapacaksak herşey tam olmalıydı... Bulamadım tabi, tüm ekmekler esmer, katkılı ya da özel amaçlar için yapılmış şeylerdi. Çaresiz, bir amerikan burger ekmeği alıp kasaya yöneldim...

Kasa sırasında beklerken bugünün hikayesini blog sayfamda yazmaya karar verdim. Görünmez eller, blogcu sayfasını tıkladı. Sisteme girdim... Şükür sistem çalışıyordu.

Eve gitmeyi bekleyecek kadar takatim yoktu, karnım epeydir acıkmalardaydı... Gariban gariban otobüs durağına doğru seyirttim... Tatil ortamlarına erzaksız çıkmayan ve her fırsatta bohçayı serip zerzevat, ekmek, peynir ve bilimum besin çemberini gözler önüne serip beni rezil eden ailem aklıma geldi. Çocukluk işte, kendi kendine bir karizma çizgisi benimsemişsin ve o çizgi dış mihraklar tarafından sarsılınca kötü oluyorsun... Gözüm hafif yaşlı olduğu halde daldırdım başparmağımı peynire. Domatesi bölerken üstüme başıma bulaştırdım. Malzemeler burger ekmeğinden taştı. Bir yandan da kayısılı kefirimi açtım...

Otobandan cayır cayır geçen amerikalılar karşısında ben bugün, yıllarca aileme yaptığım huysuzluklardan af diledim. Yunan peyniri, latin domatesi ve amerikan kefiri ile o durakta ben,

Tahmin edemeyeceğiniz kadar Türk’tüm.



ÖNCEKİ YORUMLAR:

Yazan:dolphinblue | Tarih: 2007-03-11 20:55:49
Konu: :)
sevgili yec,
yazdığın her satırı tebessüm ederek okudum. yurtdışında sırf yaşamak için yemek yediğim ve kendimden nefret ettiğim günlerim geldi aklıma. ingilizlerin kaşarı olmasaydı sanırım şimdilerde yaşamaz olurdum. senin gibi domates ekmek ve peynire talim ederek çok öğün atlamışlığım olmuştu çünkü :) herşeyin en güzeli bizdeyken neden tek bir türk peyniri göremiyorum diye bende hayıflanır üzülürdüm çoğu zaman. bir keresinde senin gibi aş erip turşu çekmişti canım ama türk turşusu bulamadığım için hep ertelemek zorunda kalmıştım. diğer turşuların tadı tatlıydı çünkü. sonra bigün brezilyalı bir arkadaşla markette türk turşusunu görünce nasıl mutlu olmuştum anlatamam. arabaya binip ben kavonozu yarılarken o daha birinci turşusunu sırf beni kırmamak için yüzünü buruştura buruştura yemekle meşguldü :)

sadece yaşamak için yemek ve az çok sana has o gurmeliğini kaybetmiş olmak ne kötü bir duygu değilmi? sana buradan türk peyniri ve ekmek göndermek isterdim ama o kadar uzaktasın ki :) göndermiş kadar olduğuma say artık...

sevgiler 
Yazan:arthurdent | Tarih: 2007-03-11 22:18:31
Konu: duygulandım...
çok güzel yazmışsın, ben de duygulandım.
(hatta içimden, ne işin var oralarda YEC? Dön memlekete, ailenin, dostlarının yanına, bitsin bu ayrılık, bitsin bu gurbet; gibisinden düşünceler geçti)

Bu arada bloguna yorum yazmak için blogcuya giriş yapmak gerekiyor. Dışardan yorumlar için ayarlardan "herkes yorum yapabilir"i seçebilirsin...
Yazan:segah | Tarih: 2007-03-11 22:55:44
Konu: gözlerim doldu...
sevgili yec,
arkadaşım ne yaptın ya, burada ailemle birlikte olmama rağmen sanki yıllardır bir hasret yaşıyormuşçasına duygulandım.aynı zamanda gecenin bu vakti canım domates,peynir , ekmek çekti.
ailen çok şanslı insanlar,senin gibi bir evlatları var...
neyse ben ağlamaya başlamadan yüreğine sağlık diyeyim...ayrıca türküyü yorumlayışın da çok güzeldi...yorum yazmama bakma hepsini okuyorum ve beğeniyorum ...
aman oralarda iyi bak kendine...
görüşmek üzere
Yazan:jidotakafu | Tarih: 2007-03-12 10:53:35
Konu: cık ...
(off amma oynadım yorumla tamam bu son )
Kefir çok sağlıklıdır ama tadını sevmiyorum...Garip bişey o yaa... Şimdi gidip ekmek arası domates peynir yiycem ... 
:)) Sen bunu anlatınca ablamın doğum zamanı zeytin aşerdiği ve Seattle' da bir allahın marketinde zeytin bulamadıkları aklıma geldi...Biz naptık Zeytin yolladık buradan ...Saf mıyız neyiz bilmem..

Nedir bu USA Gurbetcilerinin çektikleri yahu...
Yazan:eryol | Tarih: 2007-03-12 12:38:27
Konu: ailenin karizmayı çizmesi
Abicim, hakikaten öyle bir durum vardır yolculuklarda ailenin karizmayı çizmesi konusunda, ve bende 4-5 gün önce yaşadım bu duyguyu. Konya'ya giderken durdum Adana-Konya sapağında, pırıl pırıl bir tesiste. Yola çıkmadan önce anama uğramıştık, bize bir kutu börek vermişti, elma filanda dilimlemiş yayvan yoğurt kutularından birisine (tava yoğurdu mu deniyordu? evet evet) bastırmış bunları, azda peçete ile. İçeride, birer çay söyleyip kutuyu açtık, içimde çocukluktan kalma haykırışlara rağmen, afiyetle yedik bir kutu böreği. Elmalar kaldı, yolda yuttum onları.
Yazan:handecasus2 | Tarih: 2007-03-12 15:00:48
Konu: :(
abi olmaski yaaaa...
şimdi gidip koca bir ekmek arası peynir domates yapacağım kendime...
böyle de anlatılmaz kiii.
kıssadan hisse: duygulandıım zaman bile iştahım ön planda benim.
bunu farkettim :D
Yazan:hicasliyok | Tarih: 2007-03-12 15:55:52
Konu: BAĞRIMSIN YEC :)
Sınavdan geldim YEC çok açım:) Annem yemeğin olmasına 45 dakika var diyor. Senin bu yazı bende nasıl bir gurbet havası yarattı bilsen. "Anne ya YEC Teee Amerikalarda bulmuş peynir ekmeği de senin eline mi yapışır bi parça yapıversen yaaa" diye duygu sömürüsü de yaptım. :)

Peynir-Domates tadındaki bu yazının ennnn güzel cümlesi son cümleydi YEC; "Kardeşim ne yapıyor kim bilir.." diyerekten gözlerim dolu dolu oldu. Üni'ye kapağı atsaydım yazın ben de vörkecek trevılacak aç kalacaktım bak iyi ki tercih yapmamışım. (Allah'ım yaa bardağın hepsi boş ama ben dolu tarafını hayal ediyorum. O derece zeynep değirmencioğlu'yum yani.. :)) ) Neyse seneye inşallah :)
Görüşürüz kim bilir YEC:)
kibariye..
aslı
Yazan:imbirgaripsinbirgaripler | Tarih: 2007-03-16 21:24:01
Konu: selam 2
off o ekmeğin kokusu geldi okurken burnuma nasıl güzel kokar domatesle peynirin bütünleşmesi.afiyet olsun
ya elin gevuru bizans bizden önce davranmış peynirde zaten herşeyimize ortaklar.ne de olsa yakın kültürlerimiz ama bizde biraz sahip çıkalım yahu.
neyse yec sana afiyet olsun kolay gelsin:)
Yazan:vivaforever | Tarih: 2007-03-18 10:30:45
Konu: Senin yerine ben off çektim..
Sen buraları çok özlüyorsun bilmemek ne mümkün.. Henüz gidişin yıl bile olmadan, ay hesaplamalarında böyle özlemler yaşarken senin bir an önce buraya,ait olduğun yere dönmen lazım..

Yurtdışına gidip yaşamak, çalışmak, okumak zorunda bırakılmak ne kadar kötü..

Türkçe'nin bir an önce dünya dili olması ve sıla hasretlerinin son bulması lazım.. Belki çok hayalciyim ama başka türlü yaşanan hasretler bitmeyecek..
Her şeyi ile 1 numara bir vatanımız var ama şu dışa göç durumlarının önüne geçemedik bir türlü.. Ne beyin göçü duruyor, ne iş, aş göçü..

Oysa bugün, sana yorumu yazdığım bu anlamlı günde bu vatan için, kendi topraklarımızda sonsuza kadar bağımsız yaşamak için yüzbinlerce şehit vermiştik..

18 Mart olması sebebiyle belki de biraz daha hassasım YEC.. Senin yazın ile belki ilgisiz bir yorum gibi oldu ama içimden geçenler bunlardı domates, peynir ve ekmek özlemini okurken..

Özlemlerinin en hafif şekilde yaşanıp, bir an önce sona ermesi dileğiyle.. 
Yazan:Butterflyvalley | Tarih: 2007-03-18 11:07:54  
Konu: :)
Çok güzel bir gurbet yazısıydı. Biraz tebessümle, biraz da içim burkularak okudum. Tez zamanda kendini "tam Türk" hissedebileceğin günlere kavuşman dileğiyle....

Hiç yorum yok: