18.04.2008

Tekrar Amerika!


Dün gece saat on sularında Mayami ' ye indim. Herşey yolunda. Kendi evimden çıkıp buradaki otele varmak tam 24 saatimi aldı ama bu süre zarfında günün ismi değişmedi. Sabah 6' da yola koyuldum, perşembe. Uçaktan indim perşembe, uykuya daldım hala perşembe... Neyse bu sabah kalktığımda nihayet cuma olmuş, herşey normale dönüyor sanırım.

Şu anda geçici olarak otelde bir oda verdiler bana. İnsanın "geçici olmasın, hep burada kalayım" diyesi geliyor. Öyle hoş, öyle güzel bir atmosfer. Yatağımda yedi tane yastık var diyeyim siz anlayın. Bir tanesine kafamı koydum ama diğerlerini henüz çözebilmiş değilim. Dilim pidelerin üzerinde yatan kebap gibi hissediyor insan.

Herneyse, işleri yoluna koyup kafamı bir evceğize sokana kadar internet erişimlerinde aksamalar, takip ettiğim blogları okuyamamalar falan olabilir, lütfen mazur görünüz. Özünde bu kardeşiniz de temiz, sevecen bir o kadar da efendi bir kimsedir. Karıncayı incittiği olmuşsa da danaburnuna hiç dokunmaz, korkar ondan.

Saygılar.

15.04.2008

Göç Mevsimi


Yazı Piazzolla' nın Libertango' su eşliğinde okunacak... Yazarken de aynı müzik çalıyordu, hatta müziğe göre yazdım desem başım ağrımaz. 

(Not: Aşağıdaki müzik çalma kodu blogger dışı bir siteden yayın yapıyor. Şu anda görünmüyorsa insaniyet namına haber verin)



Son dakikada yenen meşhur ıslak hamburgerlerin ardından servisin geleceği otobüs yazıhanesinin önünde yerimizi almıştık. Son altı aydır bu işi öyle çok yapmıştım ki, doğduğumdan bu yana elimde valizimle o şehir senin bu şehir benim dolaştığıma inanabilirdim.
  
Okyanusun öte yanından gelen uçağın iç gıcıklayıcı bir sesle memleket topraklarını öpmesiyle başlamıştı maceram. Öyle ateşli bir kavuşmaydı ki bu, tekerleğin bir kısmı o günün anısına 2 numaralı pistte bırakıldı. Sonra sırayla, Manavgat, Belek, Antalya, Denizli, Bodrum, Didim... Çoğu iş, azı arkadaş, eş-dost görüşmesi. Çanakkale, İpsala, İpsala, Çanakkale...

3.04.2008

Kedi Kuyruğu


Pazar günleri TRT-2' de saat 12.10' da yayınlanan bir belgesel dizi var, ismi "Karşılıksız Sevgi" Adından yola çıkarak çok başka yerlere varabileceğimiz bu belgesel aslında hayvanlarla ilgili... Önce evcil hayvanlarla başlayıp sonra her türlü insan-hayvan ilişkilerini incelemeye koyuldu. En son aldığım duyumlara göre gelecek bölümler, müzik ve resim sanatlarının hayvan temalı eserleri hakkında olacakmış. Vaktiniz oldukça izlemenizi tavsiye edip lafı nereye getiriyorum...

Bu belgeselin jenerik müziğini kardeşiniz YEC efendi yaptı. Yani Karşılıksız Sevgi, bir buçuk yılı aşkın bir süredir "kedi kuyruğu" ismini verdiğim (bknz: kedi kuyruğu Ver.2) naçizane jenerik bestem ile açılıp kapanıyor. Geç te olsa vidyo kaydını yapıp yutüp sayfama ekleme fırsatı buldum. Buyrun...