25.01.2009

Salsa Maceraları 1


O gece o dans klübünde sessizce etrafıma bakarken aklıma geldi bu yazıyı yazmak. Tabi benim sessizliğim lafın gelişi, etrafım on desibellik vanalardan yağmurlama fışkırtılan çılgın salsa ritimleriyle çevrilmiş durumda. Müzikten sırılsıklam bir haldeyiz. Dans pistinde bir damla kuru yer kalmamış, çiftler şeytani bir uyumla raksediyor. Arada havaya atılan kadınlar görüyorum, suyun üzerine hoplayan balıklar gibi şaşkın ama sağ sağlim yere ineceklerinden de bir o kadar emin, gülüyorlar... Cenab-ı Allah her uçana bir tutan nasip eylemiş. Herkes attığını tutuyor, kimse başkasının eşini yakalamıyor. Dans ahlakı bu... Her kim ki komşusunun attığına göz diker, öte dünyada iki yakası bir araya gelmez, buyrulmuş.

>>

Grup içindeki diğer Türk arkadaşla göz göze geliyoruz. "Adamlar ne biçim dans ediyor lan" der gibi bakıyor. Ben kıskançlıktan kıpkırmızı olmuşum zaten, özellikle bir şey der gibi bakmama gerek yok...

Dansta yeteneksiz sayılmam, her türlü müziğe bir yerinden ayak uydurabilirim ama iş hızlı salsaya gelince salça oluyorum arkadaş. Bayan, kurulmuş bebek gibi saniyede bin beşyüz adım atarken ben ancak beş kadar atabiliyorum, onların da doğruluk garantisi olmuyor. Ve kız malesef yörüngemden çıkıyor... Tipten yüzde beşbin hakettiğim latin imajını ayaklarım beş saniyede geri iade ediyor. Pası kendi ayağımla rakip oyuncuya atıyorum da diyebiliriz. Elin Albertosu, Rafaeli, Carlos' u napıyor ama? Ayakla kaldırıp, göğüste yumuşatıp omuzlarda sektiriyor, kızı avare ediyor etrafında.

Bi de ben bayanla bire birde heyacan yapıyorum biraz. Anacım bizim kültürümüzde yok ki kızcağızın afedersin kalçalarının hemen üzerinden kavramak. Bir de orası bıcır bıcır, kıçır kıçır bir kumaşla kaplıysa yandın, ağlasan sesin bile duyulmaz mısralarında. Dokunabilirsin ama göz yaşlarına ellerinle. Bir yer var, herşeyi yapmak mümkün! O yer -buyrun- Mayami Biiç Mango Dans Klübü.

Kültürümüzde yok, derken açalım. Önce bizim kültürümüzde ne var ona bakalım tabi... Efendim bizim kültürümüzde

Zeybek var,
Trakya Karşılaması var,
Teke Zortlatması var,
Çayda çıra var,
Halay var,
Horon var,
Bahçesi var bağı var,
Ayvası var narı var,
Atamızdan yadigar bizde Atabarı var.

Oturdum, yörelerimize göre halk danslarını bir bir gözden geçirdim. Sonra kendi beynimdeki hard diski kurcaladım biraz, tozlu klasörlerdeki tüm halk danslarını bulup çıkardım. Yok! Bizim kültürün danslarında kız-erkek teması yok. Tema değil, temas... Düpedüz dokunmaktan bahsediyorum... Karşıt cinslerin birbirine dokunmaktan ölesiye korktuğu bir kültürden mi geliyoruz? Bazılarınızın "welcome to the hotel california" dediğini duyar gibi oluyorum. Bu bir sır değildi elbet ama şu anda hiç olmadığı kadar ürpertici görünüyor gözüme. Belki bir süredir ülkemden uzakta yaşadığım için "kendimize" daha tarafsız bakmaya başlamış ta olabilirim. Such a lovely place, such a lovely face.

Yanlış biliyorsam düzeltin, bizim danslar ağırlıklı olarak hemcinslerle yapılıyor. Kızlar bir yanda, erkekler bir yanda oynuyorlar. Çok ta güzel oynuyorlar, orasını tartışmıyoruz... Ama kız ve erkek birbirine çok nadir yaklaşıyor. Haa domates, et, biber, et şeklinde şişe dizilir gibi yan yana duruyorlar, orası tamam. Ama nerde dokunmak? El ele tutuşuyorlar bu dizilişte fakat dikkat ettim eller hep gizli, gövdenin arkasına saklanıyor. El ele tutuşmanın gururla gösterildiği bir oyun bulmak için onlarca video izlemek zorunda kaldım. Yine bu şiş kebap diziliminde bazen iki yana açıldıklarında ellerin ortaya çıktığı bir iki oyun buldum ama aradığım bunlar değildi. Çiftlerin teke tekte birbirlerine dokunduğu ya da en azından beş dakikadan daha fazla baş başa kaldığı danslar arıyordum. Bulamadım. Tamam kızların testi ile, tepsi ile gelip erkekler etrafında döndüğü bir dolu motif var ama aksesuar olmadan yaklaşamıyorlar yahu! Trakya oyunlarında bir yerde kızın elini erkeğin omzuna koyduğunu gördüm, çok heyecanlandım :) Koca halk dansları içinde devrim niteliğinde bir hareket. Hem de kız yapıyor bunu dikkatinizi çekiyorum.

Bir düşündüm de batıdan aldığımız eşli danslar olmasa halimiz nice olurdu? Gelin ve damat birbirine hiç değmeden koca bir düğün geçirirdi mesala. En iyi ihtimalle halay çekerken, o da serçe parmağın ucuyla dokunurlardı belki. Serçe parmağın ucu!? Buna fizikte "temas yüzeyini en aza indirmek" derler... Bir yerde aşk varsa, sevgi varsa dokunmak ta olmalı. Yanlış anlaşılmasın, özel hayatın toplum içinde ifşa edilmesinden bahsetmiyorum. Ama dokunma duyumuzla biraz daha barışık olduğumuz bir ülkede yaşamak güzel olmaz mıydı? Çocuklarını seven anne onlara dokunuyor, çocuklarını seven baba da onlara dokunuyor. Ama birbirlerini seven anne ve baba her yerde her şartta dokunamıyor! Tamam sokak ortasında fransız öpücüğüne girişsinler demiyorum ama hiç olmazsa el ele versinler. Erkek belden kavrasın kadını. Kadın sakalını okşasın adamın, bunların hepsi sevgiye dair. Sevmek dokunmaktır.

Güney Amerika ülkelerinin danslarına bakalım çabucak.

Salsa
Çaça
Rhumba
Samba
Milonga
Tango

Adamlar hedef şaşırtması yapmamışlar! Kız için oğlan, oğlan için kız dans ediyor. Birbirleri için beraberce dans ediyorlar. Biz aşkımızı, bir testi suyu saatlerce dolaştıra dolaştıra göstermek zorundayız; onlar yanak yanağa dans ederek. Bizde duygular bakışlara gizlenmek zorunda; onlarda dokunuşlarda ifade buluyor. Bizde erkekler sert horonlarla kızlara poz yapıyorlar aslında... Ayaklarını binbir çileli haraketle dolaştırıp dolaştırıp yere onlarca kez vuruyorlar. Niye? Kendilerini bir gören, beğenen olur diye. Herşeyi dolandıra dolandıra, çaktırmadan yapmak zorundalar. Babam annemi ilk kez bir düğünde görmüş. Anacağım en güzel dansını yaparken babam ne yapıyormuş dersiniz? En arka sırada erkekler arasında çekirdek çitleyip onu izliyormuş... İkisinin pistte karşılaşıp dans etmeleri hayal gibi... 35 yıllık evliliklerinde de kaç kere karşılaştılar, bilemiyorum (bloğu okuyan anneye not: kızma anne yaa.)

Yani bu yazıdan "Türk Halk Danslarına çamur attığım" sonucunu çıkaranlar olmaz inşallah. Tam aksine halk danslarımızı çok seviyorum. Onlar sosyal ve dini faktörlerden dolayı o yönde evrimleşmişler. Her bir motif, her bir nota bizi anlatıyor dolu dolu. Bu yüzden danslardan yola çıkarak bazı sonuçlara varmaya çalışıyorum ya zaten!

Daha başka noktalara da ulaşasım vardı ama çok uzatmayayım. Uzun yazı gözü korkutuyor. Bir ara tekrar dönerim bu konuya.


GELECEKTEN NOT: Bu yazıyı ilk yazdığımda "Teke Zortlatması" başlığı ile yazmıştım. Sonradan "Salsa Maceraları" isimli seri için güzel bir giriş olduğunu düşünerek yukarıdaki ismi verdim.

9 yorum:

Adsız dedi ki...

1) ben senin seyrek yazma nedenlerinden birini daha farkettim bu yazıda, onda da benzeşiyormuşuz. (ama söylemem)

2) ders/tez/mez ile uğraşıyorum, uzun yorum edemeyeceğim, kusuruma bakma. amma bu yazıyı yine yeni yeniden sevdiğim ve hayran kaldığımı belirtmeme engel değil.

3) yine konuya eğilirim demişsin, yemezler. kişisel tarihin öyle deyip de arkanda öksüz bıraktığın yazılarla dolu :D (aynı benim gelir yine uzun yorum ederim deyip, etmeyişim gibi)

sevgiler.

carpediem dedi ki...

teke zortlatması
oyununu fethiye de düğünde gördüm,ismi çok hoşuma gittiydi doğrusu...
evet dans
bizim kültürümüzde yok...
ne yapalım diyecem ama,
halk oyunu da oynayan yok
folklor guruplarından başka...
boş ver bildiğin gibi
dans et sen de yec...

Şarküteri dedi ki...

ÇAĞLAR:
Neymiş merak ettim / Kolay gelsin patron, senin yüksek vardı di mi, unutmuşum... Teşekkür ederim / Belli olmaz, belki hakkaten eğilirim yav. Bak şimdi beni konudan da soğutuyorsun :)

BEYAZ GELİNCİK:
Dans elbette kültürümüzde var ama eşli dans yok dedim. Bir de çok güzel bir konuya temas ettin tebrikler. Neden günümüzde halk dansları grupları dışında pek yer bulamıyor oyunlarımız? Bunu iyi düşünmek lazım. Gençler neden sahip çıkmıyor kültür değerlerimize... Bir salsaya tangoya bakarsak durum öyle mi? Bizim ülkemizde bile yüzlerce latin dansı kursları açılmıyor mu?

Bunu sadece gençlerin kıymet bilmezliğiyle açıklayabilir miyiz? Yoksa bizim danslarımızda güncel olmayan, ya da sıkıcı olan birşeyler mi var? Bugün tanıştığım latin gençleri büyük oranda biliyorlar danslarını. Çok önemli bir tartışma konusu... Dur biraz düşüneyim bunun üzerine.

Adsız dedi ki...

O kadar güldüm kü okurken. Aynı temassızlık olayını ben de nicedir düşünmekteydim. Ben okul yıllarımda falan hiç halk dansları yapmadım, anca düğünlerde serçe parmak-serçe parmağa verip becerebildiğimce halay çektim. Yalnız bu sene bir halk dansları hocasından bir-iki zeybek figürü öğrenmek kısmet oldu. Karşılıklı iyi zeybek oynayan bir çifti gördüğümde çok beğenmiştim, ne "flörtöz" bir dans diye...Batılı danslardan ne kadar farklı, hiç temas etmeden gözgöze bakışarak uyumlu hareketler çok hoş ama.....e bir süre sonra sıkılıyor insan bakışa bakışa...Şu zeybek dersini veren hoca arada aşka geliyor, "Atatürk'ün vasiyetidir, zeybeği tango gibi, vals gibi dünya dansları arasına sokmak görevimizdir" diye nutka başlıyor...hevesini kırmak istemediğimden diyemiyorum ona, "olmaz hoca, bu dans batılıların eşli dans mantığına uymaz, anca bize uyar !" Senin yazın güzel ifade etmiş durumu :)

alpernatif dedi ki...

o öyle değildi
atamızdan yadigar
Halide Edip Adıvar :)

Hocam tespit süper
ama ülkemizden bir Patrick yetişmediği için (Tolga Han hariç) dirty dancing olayına giremedik
esasında suç biz eski nesillerde
kibarlık olsun deyu hatun kişinin alanına yarım metreden fazla sokulmadık
gelecek nesillerede harmandalı bıraktık

tüm yeni nesil erkeklerinden özür dilerim

Adsız dedi ki...

erendiz atasünün.. dağın öteki yanı kitabında..
bir betimleme vardır..
dans pisti.. bir gemi..
cumhuriyet balosu
"atasının emriyle piste çıkıp medeniyet neferi olarak dans eden bir nesil"

şu ana da sevinmek gerek...
atalet..

Unknown dedi ki...

TATMİN
Yeni yetmelik çağımızda duymuştım: 'bu dans mereti; yatay dürtülerin, dikey tatmini" deyu...
E yatayını nice engelle, zorlukla ve olmazla
kuşatıldığı coğrafyalarda
böyle denmesi biraz normal.
XX ve XY lerin her daim raksiyona girmeye hazır iki tehlike olarak adledildiği kültürün insanıyız.
Belki bu yüzden danslardaki şiş kebap dizilimi bile mucize gibi geliyor bana...

Oya dedi ki...

aşk olsun Yec..
3 aşağı 5 yukarı
(aramızda 3ün 5in lafı olmaz diye düşünerekten)
aynı yaşlarda olduğumuz varsayımından hareketle,
çocukluğumuzun lambadasını nasıl unutursun???
cık cık cık :)

ancak çok yerinde bir tespit..
yıllarca folklör oynamış biri olarak
karşı cinsle temasın minimum seviyede olduğu doğru..
fakat bizim danslarda da
diğer danslara benzemeyen bir
etkileşimi, cilvesi, gizemi vardır..
aşkı, acıyı, kederi, özlemi, sevinci en güzel biçimde anlatan..
kadın mendilini atar erkeğe de,
erkek sevincini coşarak gösterir..
kadın kuğu gibi süzülür etrafında da,
adam ağırlaşır kalkamaz yerinden kolay kolay..
güzeldir be Yec..
naiftir :)

ha ama bu şu sahneyi de çekilir kılmaz:
kadın kadına sılov dans :)))

Şarküteri dedi ki...

HBAŞAK:
Ben de çok isterdim bir parça da olsa zeybek öğreneyim. Bu konuda şanslısın. Hele yurt dışında insan daha bir göstermek istiyor kendi yerel danslarını. Zamanında ilgi göstermemenin buruk bir acısı oluyor... Keşke bütün dünyada beğenilen, kabul gören bir dans haline gelebilse, zeybek kursları falan açılsa ama dediğin gibi son derece doğu kültürüne has bir dans. Sizin hoca yine de vazgeçmesin. Birşeyler yapabiliyorsa yapsın, diyelim o zaman...

ALPERNATİF:
Yok bizden sonraki nesil giderek aşıyor kendini. Onlar da bu sorun kalmayacak :) Ama olan bizim mahçup, derin, utangaç danslarımıza olacak...
Tolga Han' ı bir an gözümün önüme getirdim. Neydi o yaa...

ATALET:
Evet, çok şükür diyelim. O olmasa sadece dans değil bir çok konuda durum içler acısı olabilirdi...

BÜNYAMİN:
Haklısın Bünyamin Abi, halk kendini ifade etme şekillerinde hep görece olarak özgür olmuş, kuralları, dini, genel kabulleri bir nebze esnetmeyi bilmiş. İçinde cinselliği anlatan birçok türkümüz var mesala. Halk dansları da çok daha sıkı bir disiplini kendince delmiş, esnetmiş olabilir.

OYA:
Bana Lambada' dan bahsetme oya. Bir zamanlar ülkeme küsmeme neden olan şeydir. Allahım bizde niye böyle bir dans yok, biz niye böyle takılamıyoruz, diye... Klibinde de küçük bir oğlan çocuğu kendinden uzun boylu bir kız çocuğunu dansa kaldırırdı. O zaman kendimden uzun olan bir kızcayizi severdim ben. Çok acıklı, çoook.

Naifliğine, derinliğine, gizemine lafımız yok oyacan. Haşaaaa! Ama benimki bir kıyaslama oldu sadece. Doğu kültürüne has bir mantalite var bizim danslarda.

Kız kıza dans olayı bomba. Hehehehe. Düğünlerde kız çocukları merak edip birbiriyle dans ederler. Aynı yaştaki oğlan çocukları da hayta hayta kovalambaç oynarlar. Yıllar sonra kızların peşinden koşacaklarından habersiz bir şekilde... Kızların daha erken olgunlaştığına dair başka bir kanıt.