10.12.2009

ASKERLİK DURUMLARI

 
Evet, saat 03.00 itibarıyla internet sitesinden sınav sonuçlarına ulaşmış bulunuyorum. Herhalde ismimi de göz önünde bulundurarak denizci olmama karar verdiler. İskenderun Hatay' a, kısa dönem denizci er olarak gidiyorum. Yanıyorum yanıyorum aldığım yeşil donlara, atletlere yanıyorum. Her nedense karacı olacağıma hükmedip bohçamı bu şekilde düzmüştüm (Bilgi: denizci erler beyaz çamaşır kullanıyormuş) İpsala pazarında, gözlerini patlata patlata "içlik al, havlu al, eldiven de al" diye sunum yapan esnaf arkadaşa laf beğeniyorum şimdi içimden. Lakin pazar bir daha kurulduğunda ben artık çok uzaklarda olacağım. Kendisini, pazarcılarla mücadele konusunda önemli dereceleri bulunan anneme havale ediyorum. Hoş, denizci olacağımı bilse bu sefer de dalgıç kıyafeti, can yeleği, zodyak bot pompası ve gemi çıpası satardı bu bana. Adamda müthiş bir ticari yetenek var. Havacılara da -bi ihtimal- fırlatma koltuğu satıyordur; sıkıyı görünce bu kırmızı düğmeye basacaksın, diyerek...

7.12.2009

Olasılık Yasaları


Sürekli düşeş bekleyen insanlanların mutsuzluğunu görüyorum yüzlerimizde. Zarları defalarca atıp şansımızı katlamaya çalışıyoruz. Devreden sayısal loto ikramiyesi ile kabaran iştahımız, her haftasonu toplar döküldükten sonra havası kaçmış balon gibi sönüyor. Şansımıza lanetler okuyoruz. Halbuki olasılık yasaları tam da olması gerektiği gibi çalışıyor.

2.12.2009

CIVILTILAR


Daha önceden blog başlığı altındaki cümleyi sık sık değiştirirdim, hatırlarsınız. Bir dönem "bilinçaltı sayıklamaları" olarak adlandırıyordum onları. Çocukluktan kalma sözler, anılar şeklinde başlamıştı. Sonra ne bulduysam yazmaya başladım. Arkadaşlardan aldığım tepkilere bakılırsa fena da değillerdi; yer yer komik, yer yer sorgulayıcı cümle parçacıklarıydı. Bir nevi "mini bloglama" olarak ta düşünebiliriz bu çabayı. Mini yazılar, blog güncellenmediği zamanlarda sayfayı hiç olmazsa bir nebze taze tutmaya yarıyordu. Ya da ben öyle zannediyordum.