13.03.2009

Ander Sevdaluk


Ne zaman güzel bir müzik duysam çakılıp kalıyorum. Hangi dilde, hangi tarzda olduğu hiç önemli değil. Ölmeden mezara gömülmüş insanın şaşkınlığıyla atıyorum üzerimdeki toprağı. "Elini vicdanına koy" denildiğinde elimi en çok koymak istediğim yeri yokluyorum. Atıyor. Zembereği gerilmiş saat gibi değil ama yine de hevesli, işini bilen titiz bir memur edasıyla atıyor. Sağolsun görevini hiç aksatmadı bugüne kadar kalbim. Bir şikayetim de yok, yanlış anlaşılmasın... Ama ben yine de mütemadiyen ölüyorum. Ve öyle kötü ölüyorum ki, tekrar doğana kadar ölü olduğumun farkında bile olmuyorum. Güzel bir şarkının içinde, bir filmin en dokunaklı sahnesinde, uzak diyarlardan gelip kavuşanların başucunda ansızın dirildiğimde toza toprağa bulanmış, aval aval bakınırken buluyorum kendimi. Hayata tekrar kavuşmanın neşesi üzerimdeyken hemen birşeyler yapmalıyım, diyorum. Bir insana iltifat etmek olabilir, bir kızgınlığı unutmak ya da geleceğe dair en az üç umutsuzluğu silmek... Tekrar ölmeden önce annemi arasam, çocukluğuma dair birkaç komik şeyden bahsetsek. Ah, ah ne iyi olurdu.