4.03.2008

Müziğin Seyir Defteri


NOT: Sevgili okuyucu, bu yazı fazlaca yüklü olduğundan sayfa biraz geç açılabilir. DivShare isimli siteden yüklediğim müzik çalma kodları için de garanti veremiyorum. Umarım yazı içinde üç farklı yerde görür ve ilgili şarkıları da dinleyebilirsiniz. Yine de bir aksilikle karşılaşırsanız yorum kısmına yazıp haberdar edin.

***
Günlerdir bir albümle yatıp kalkıyorum. İsmi IZDRIMETS. Duydunuz mu? Muhtemelen duymadınız ve buradan başka bir yerde de rastlamayacaksınız. Çünkü bu albüm hiçbir zaman müzik marketlere çıkmayacak. Hakkında gazete röportajları ve tanıtım yazıları da yayınlanmayacak. Bu albümü siz, ben ve avrupanın çeşitli yerlerinde yaşayan bin kadar insan bilecek.


          
>>

Solda albüm kapağında gördüğünüz ağacın değil, arkasındaki dağın ismi Izdrimets. Yani ben gidip görmüş değilim ama fotoğrafı çeken adamı tanıyorum. Kendisi Bulgaristan seyahati sırasında geçmiş bu dağlardan ve gördüklerinden etkilenip çalışmasına bu ismi vermiş. Şu ana kadar anlattığım kadarıyla fotoğrafı çeken ve albümü yapan kişilerin aynı kişiler olduğunu anlamışsınızdır. Peki kimdir bu zaat? Ve benle nasıl bir bağlantısı vardır? Anlatacağız efendim, sık boğaz etmeyin, bakın tatlı tatlı sinema kurgusunda veriyoruz olayı...
İzmir' de yaşadığım zamanlarda bir proje grubuna üyeydim. Avrupa Birliği fonlarıyla finanse edilen gençlik projelerini bilirsiniz. Grupla ilk projemizi kısa film çekmek üzerine yapmıştık. Beş ayrı ülkeden gelen konuklarımız memnun kalmış olacaklar ki, çok geçmeden bizleri kendi yaptıkları projelere devet etmeye başladılar. İsveç' ten aldığımız bir teklifi değerlendirip gittiğimizde doğru yere geldiğimizi anlamıştım. Zira proje, farklı ülkelerden gelen müzisyenlerin birbirlerinin şarkılarını yorumlaması üzerine kuruluydu. Tabi bu, beni ve müzisyen sıfatıyla gelen diğerlerini ilgilendiren kısmıydı sadece. Bundan başka her ülke kendi edebiyatını ve kültürel hayatını anlatan ses bantları hazırlayıp ortak yapılacak olan tartışma programlarına katılmakla yükümlüydü. İşin sözel ayağını gerçekleştirecek olanlar da, daha gelmeden bir takım hazırlıklar yapmış olan belgesel grubuydu... Her ülke 3 müzisyen, 3 belgeselci olmak üzere 6 kişi ile katılıyordu. Proje bitiminde toplanacak tüm kayıtlar paket programlar halinde montajlanıp İsveç gençlik radyosunda yayınlacaktı.

Julyanla (Julien) ilk karşılaşmamız işte bu zamana rastlıyor. Yanlış trene bindikleri için geç kalan Fransız grubu, ilk güne fransız kalarak gecenin bir vakti tangur tungur sesler eşliğinde kaldığımız yatakhaneye ulaşmıştı. Bu tür projelerde insanları kaynaştırmak esastır ve bu uğurda her yol denenir. İşte bunlardan biri de farklı ülke insanlarını aynı odada yatırma durumudur. Bir Alman, bir İsveçli, bir Portekizli ve benden mütevellit odamız nihayet Julyan' ın katılımıyla bir adet Fransız' ı da renklerine bağlayarak tam bir fıkra kıvamına ulaşmıştı. Fıkranın ilk sinyalleri ranzamın alt katına yerleşmeye çalışan Julyan'ın askıda asılı olan herşeyi düşürmesiyle verildi. Sonra sırasıyla kendi gitarını ve Portekiz kökenli vurmalı çalgıları devirmeye başladı. Bu muazzam şangırtılar herkesi uyandırmıştı tabi. Doğrulup Julyan' a baktık.

"Kusura bakmayın arkadaşlar bu ışık beni mahvediyor, hepinize günaydın!"

diyerek yatağına girdi. Saat gecenin ikisiydi fakat İsveç'in boylamı nedeniyle bildiğimiz anlamda bir gece yaşamıyorduk. Ne zaman baksan bir sabah ezanı, bir kuşluk vakti alacakaranlığı hakimdi. Doğru söze ne denir? Biz de "günaydın" diyerek uyumaya devam ettik.

Bu proje maceraları başlı başına bir yazı olabilir ama şimdi kısa tutup, konuyu Julyan' ın cedesine (CD) getirmeye çalışacağım. Böyle ilginç bir müzik projesinin içinde olmak şüphesiz ki Julyan' ı bizlerden daha çok heyecanlandırıyordu. Çünkü kendisi Avrupa Birliği fonlarıyla yürüttüğü bir fiçır kepitıl (future capital) projesi yapmaktaydı. Şimdilerde ortadan kalkan bu tarz kişisel proje, o zamanlar EVS (Avrupa Gönüllülük Hizmetleri) yapan gençlere tanınan bir haktı. Gencin kendi seçtiği dalda yapacağı işler (kültürel aktivite, sosyal hizmet, sosyal dışlanmışlıkları önleme vb.) Avrupa Birliği tarafından olumlu görüldüğü takdirde yüklü bir para yardımı alması söz konusuydu. Bizim Julyan' ın seçtiği ve onaydan geçen projesi ise tüm Avrupa' yı boydan boya gezip tanıştığı müzsiyenlerle şarkılar kaydetmek ve bunları bir kitapçık-cede olarak yayınlamak üzerineydi. Bu yüzden heyecanlıydı işte, dolaşıp aramaktansa ayağına gelmişti müzisyenler... Burada kaydedilecek çoğu şarkıyı kendi projesinde kullanabilirdi. Tabi bütün bunlar sırtına vurduğu gitarıyla derviş misali gezmekten alıkoyamayacaktı onu...


Bu haritayı albüm kitapçığının içinden kopyaladım. Yaklaşık bir sene içinde yaptığı üç ayrı turu kapsıyor. Çoğu zaman "bodozlama" diye tabir ettiğimiz şekilde gerçekleştirmiş turlarını. Yani önüne kim çıkarsa, uygun vasıtayı hangi yöne bulursa o yöne doğru devam ederek. Yalnız Türkiye' ye gelişi bizim davetimiz sonucu gerçekleşti. İzmir' de benim evde bir hafta kadar misafir olduktan sonra yine İsveç' ten tanıştığı ekip arkadaşımız Meltem' i ziyaret etmek üzere İstanbul' a geçti. Oradan Bulgaristan, Romanya diye devam ettiğini görüyoruz haritadan.

Bu arada şunu söyliyeyim, sizlere albüm hakkında verdiğim tüm bilgiler Julyanla yaptığım kişisel konuşmalara dayanıyor. Çünkü 20 sayfalık albüm kitapçığında tek satır ingilizce yazı yok, baştan aşağı fransızca. Ve ben fransızcaya fransız olduğum için malesef ki daha detaylı bilgiler veremiyorum... Bir düşünsenize böyle bir şeyi bir türk yapsa en kötü ihtimalle yarısını ingilizce olarak hazırlamaz mıydı kitapçığın? Hatta bazı aklı evveller çıkıp "yahu türkçeyi kim anlayacak, yaz hepsini ingilizce, tanıtım olsun" diye fikirler beyan edebilirdi. İşte zihniyet farkı, işte tanıtım... 

Adamlar diyor ki, bu uluslararası projeyi bir fransız genci düşündü ve hayata geçirdi. Merak eden varsa fransızca öğrenip okusun ya da gidip fransızca bilen birilerine sorsun. Çünkü bu onun eksikliği... 
 

Albüm için yapılan kayıtlar  profesyonel stüdyo ortamlarında kaydedilmiş değil. Zaten çalıp söyleyenlerin de böyle bir derdi yok. Çoğu zaman çatlayan bir nağme, arkadan geçen bir araba ve kıkırdayıp duran insan sesleri duymak mümkün. Şarkılar gerçek yaşamın içinden en doğal halleriyle gelmiş gibi. Örneğin sağdaki arkadaşın ismi Teo, bir Yunan... Julyan Çeşme' ye doğru gelirken bir vapur yolculuğunda karşılaşmış onunla. İki gitaristin birbirini görüp tanışması çok zor değil zaten. Hemen oracıkta kayıt aletini çıkarıp Teo' nun söylediği şarkıyı kaydetmiş. Vapur motoru, yer yer martı sesleriyle birlikte yunanca dokunaklı bir parça çalıyor Teo.

Bir keresinde "herşey bitince ne olacak, nasıl çoğaltacaksın bu albümü?" diye sormuştum Fransız arkadaşıma. O da AB' den gelen paranın bir kısmını bu iş için ayıracağını, eğer hesapları doğruysa bin kadar kopyasını yapıp projede emeği geçen herkese dağıtacağını söylemişti. Tabi bu gibi durumlar için hazır bekleyen türk girişimci kafam hemen devreye girmiş "oğlum var ya buna bir sponsor bulsan müzik marketlere bile satarsın şerefsizim" mealinde bir cümle sarfetmiştim. Çocuk hafif bir tebessümün ardından "Yok bu en son istediğim şey, bu proje hiçbir zaman ticari bir metaya dönüşmemeli. Dönüşürse büyük doğallıkla ve arkadaş muhabbetleriyle kaydettiğimiz şarkılara ihanet olur" dedi. Ben sol yanıma yediğim bu kroşeyi belli etmemeye çalışarak "haklısın aslında" gibi şeyler mırıldandıysam da böyle denyo bir çıkış yaptığım için kendimi çok kötü hissettim.

(Julien)

Albümün adı Izdrimets dedik. Hemen onun altında fransızca olarak şu açıklama yer almakta:

"carnet de route musical à travers l'Europe"

Sözlükten bakarak çevirdiğim kadarıyla, Avrupa boyunca yapılan müzikal yolculuğun defteri gibi birşey oluyor. İşte bu defterin satırbaşları şöyle sıralanmakta:

1. Flamenco (İspanya)
2. Streuza (Milan-İtalya)
3. Cante Alentejano (Alentrjo-Portekiz)
4. Fado (Lizbon-Portekiz)
5. Fiatisprecati (Floransa-İtalya)
6. Jorg (Leipzig-Almanya)
7. Eduardo (Köln-Almanya)
8. Nils (İsveç)
9. Teo (Yunanistan)
10. Ayrılık (Azerbaycan Halk Şarkısı)
11. Bilge (İstanbul-Türkiye)
12. Romanya (Montaj)
13. Taverna Müzisyenleri (Sırbistan)
14. Zoltan (Macaristan)
15. Kristian (Macaristan)
16. Slovakya (Montaj)
17. Çocuk Şarkıları
18. Yolculuk notları (İspanya-Portekiz-İtalya)
19. Yolculuk notları (Avusturya-Almanya-İsveç)
20. Yolculuk notları (Yunanistan-Türkiye-Sırbistan-Slovakya-Macaristan)

Şarkı isimleri o ülkeye özgü müzik tarzları olabildiği gibi kimi zaman da bu şarkıyı çalan ya da söyleyen kişinin adıyla anılmış. Bunlardan başka, farklı yerlerde yapılan kayıtları birleştirip kolaj çalışması şeklinde sunduğu kayıtlar da var. Ben şimdi sizlere 5 numaralı izi dinletmek istiyorum.


Şarkı bizim ülkede "Çav bela" olarak bildiğimiz meşhur "Bella Ciao" şarkısı. Çalanlar (bknz: yukarıdaki foto) da taa Meksika' ya varan çok uluslu bir Fanfar topluluğu. Fanfarı nefesli çalgıların ağırlıkta olduğu bir nevi bando orkestrası olarak tanımlayabiliriz. Tek farkı alışık olduğumuz bandocular kadar resmi ve ağırbaşlı abilerden oluşmaması. Tam aksine müzikleri gibi çok canlı ve kıpır kıpır insanlardan kurulu. Julyan onlara Floransa, İtalya' da rastlamış ve kaydetmiş. Buyrun:




İkinci olarak paylaşmak istediğim kayıt benim de yer aldığım Ayrılık türküsü. İsveç' teki projede kaydettiğimiz dört türküden birisiydi Ayrılık. Topu topu 2 saat içinde hazırladık ve kaydettik. Söyleyen Meltem arkadaşımız, piyanoda ben, gitarda Julyan yer alıyor. Perkisyonda ise Hudi ve David çalıyor.


Bu şarkı için deftere şunları yazmış Julyan:
(Bu aşamada fransızca bilen arkadaşların yardımına ihtiyacım olacak)

Il est des moments qu'on oublie pas dans sa vie... Ils paraissent étre un de ces beaux et doux réves d'été devanus réels...
Cette sonorité orientale, les mains de YEC qui glissaient sur le piano accompagnnées par la voix de Meltem plaintive mais pleine de gràce... le tout au sein d'un rassemblement de jeunes de cultures et d'origines si diverses; réunis pour mieux se connaitre et donner envie à d'en faire autant...
Ayrılık est un chant traditionnel d' Azerbaidjan. Ce morceau a été enregistré en Suéde lors d'un projet européen réunissant 5 jeunes de chaucun de ces pays: Suéde, Portugal, Allemagne, Turquie et France. Il est interprété par Meltem au chant (Turquie), YEC au piano (Turquie), Hudi à la percussion (Allemagne), Julien à la guitare (France) et David au son (France)

Blog arkadaşım sevgili  Atalet' in çevirisiyle (iki noktalarına sağdık kalarak alıyorum)

Hayatta unutulmayan anlar vardır..
Gerçekleşmiş tatlı ve güzel yaz rüyalarına benzerler..
Bu doğu sesi.. Piyanonun tuşları üzerinde kayan yec' in ellerinden..
Meltem' in şikayetlerle dolu ama zarif sesinden..
Birbirini iyi tanımak ve başkalarına da bu arzuyu vermek için bir araya gelmiş.. hepsi birden.. Çok farklı kültür ve kökenlerden gelen gençlerin birleşmesinin kucağından geliyor..

Ayrılık geleneksel bir Azerbaycan şarkısı.. Bu parça İsveç' te..
İsveç, Portekiz, Almanya, Türkiye ve Fransa' dan gelmiş beş genci birleştiren bir Avrupa projesinde kaydedildi..

Vokalde Meltem (Türkiye) piyanoda yec (Türkiye)..
Perküsyonda Hudi (Almanya) gitarda Julien (Fransa) ve Seste David (Fransa )



Julyan'ın dediğine göre dinleyen herkes çok seviyormuş Ayrılığı. Tabi bunda güzel sesli arkadaşımız Meltem' in de büyük payı var. Albümdeki ikinci türkçe şarkı ise Julyan ile Meltem' in İstanbul' u gezerken bir kenara çekilip kaydettikleri "uzun ince bir yoldayım" yorumu. Gitarda yine Julyan paşa var. Bu çocuk her tür müziğe öyle kolay adapte oluyor ki şaşarsınız. Bu şarkıyı almadım ama buraya...


Paylaşmak istediğim son eser cedede 17. parça olan çocuk şarkıları... İsveç' teki faliyette hoplayıp zıplayıp çocuklar gibi oyun oynarken (kaynaşma ve buz kırma adına oynanan bir çok oyun olur) Julyan bir ara yanımıza gelip bana ve Çağrı' ya mikrofon uzatmıştı. "Benim için Türkçe çocuk şarkısı söyler misiniz?" diye sorunca, herhalde oynadığımız bu oyunlarla iyice çocuklara benzediğimiz için istedi bunu, diye düşünmüştük. Meğer farklı ülkelere ait çocuk şarkılarını biriktirip küçük bir arşiv yapmayı planlıyormuş, daha sonra öğrendik... Albüm bana gelene kadar bu küçük anektodu tamamen unutmuştum tabi. Ne zaman ki kendi kart sesimle minik bir çocuk gibi şakıdığıma tanık oldum, o zaman " yaktın bizi julyan"  haykırışları peydah oldu içimde. Dinleyeceğiniz çocuk şarkıları sırasıyla, Portekiz, İtalya, Türkiye, Almanya, İsveç ve Macaristan' a ait. 



Uzun ve standart dışı bir yazı oldu bu seferki. Bu albümün bana ulaşmasına öyle sevindim ki sevincimi hemen sizlerle paylaşmak istedim. İyi ki Julyan gibi biriyle tanışmış ve bu projeye dahil olmuşum. Şimdi arkama yaslanıp hayatın içinden insanların şarkılarını dinlerken bir yandan da düşünüyorum.

Atalarımızdan miras aldığımız, kendini ifade etmenin en naif biçimlerinden biri olan müziği hangi arada alınır satılır bir mala dönüştürdük? Müzik ne zamandan beri güzel seslilerin ve iyi çalgı çalanların tekeline girdi? Ve biz bu güzel icracıları dinlemek uğruna ne zamandan beri küçük çaplı servetler ödemeyi kabul eder olduk? Yanlış anlaşılmasın, müzik tamamen ücretsiz olmalıdır gibi beylik bir laf etmiyorum. Merak ettiğim şu,

Biz hangi arada şarkı söylemekten vazgeçtik?


 ÖNCEKİ YORUMLAR:

Yazan:caglarbilir | Tarih: 2008-03-07 07:30:45
Konu: allahım ne diyecem, bilemedim.
bi kere julyanın eline koluna bacağına sağlık. delikanlıymış.
meltem güzel kızmış.
-anlamam müzikten ama- bence mini mini bir kuş donmuştu yorumunuz gerçekten bir yorum olmuş. yani çocuk şarkısı değil, üzerinde bi yarım saat daha çalışılsa hoş bir caz yorumu olurmuş. (bunda senin gırtlağın çok etkisi var, duyuyorum)
e sondaki yıkıcı soru. bilmiyorum cevabı. hiç becerememiş olduğumu biliyorum ama.
.............
Yok abi bende öyle gırtlak, bilmeyen de zenci gırtlağı var sanacak. Biz biraz şımardık sadece o esnada. Valla işte becermek kısmı göreceli. Kimsenin beğenisine ihtiyaç duymadan söylemeyi savunuyorum. Hafif te mecaz bir hava yakalamaya çalıştım son cümlede. Oldu mu, bilmiyorum...
Yazan:atalet | Tarih: 2008-03-07 08:08:06
Konu: ..
önce tercüme sevgili yec..
hayatta unutulmayan anlar vardır..
gerçekleşmiş tatlı ve güzel yaz rüyalarına benzerler..
bu doğu sesi.. piyanonun tuşları üzerinde kayan yec'in ellerinden.. Meltem' in şikayetlerle dolu ama zarif sesinden.. birbirini iyi tanımak ve başkalarına da bu arzuyu vermek için bir araya gelmiş..
hepsi birden.. çok farklı kültür ve kökenlerden gelen gençlerin birleşmesinin kucağından geliyor..
ayrılık geleneksel bir azerbaycan şarkısı.. bu parça isveçte..
isveç portekiz almanya türkiye ve fransadan gelmiş beş genci birleştiren bir avrupa projesinde kaydedildi..

şarkıda meltem (türkiye) piyanoda yec (türkiye)..perküsyonda
Hudi (almanya) gitarda julien (fransa) ve seste (sound) David (fransa )..
****
çok sevdim..
hem oluşumu hem.. şarkıları..
ilk defa yazıyorum bu cümleyi..
blog hayatıma girdim gireli..
bunu bizimle paylaştığın için teşekkürler..
yoksa nereden bilecektik..

bizler müziği hiç kaybetmeyenleriz..
azınlık da olsak ..
keyifle.
........
Öncelikle tercüme için çok teşekkür ediyorum atalet. Fransızca yazının hemen altına koydum, hızır gibi yetiştin valla... Ben de Julyan' a bir kez daha teşekkür ediyorum bizi bu şarkılarla tanıştırıp gelecek için verdiği ilham için. 
Yazan:jidotakafu | Tarih: 2008-03-07 09:13:48
Konu: hani derler ya...
Bazı şeyler vardır tüylerini diken diken eder ...
Ayakta alkışlanası şeylerdir...
Muhteşem üretimlerdir...
Biz bunu nasıl düşünemedik la dedirtir...
Öyle bişeydi okuduklarım...

Emek,sabır,azim,inanç,heves...
Herşey vardı...

Gözlerimi patlata patlata ..
Hadı canımm...
Yok artık diyerek okudum...
Çooookk büyük bir emek çünkü..
Saygı duyulası...
Ayakta alkışlanası...

Bir de...
Senin çok şanslı olduğunu düşündüm...
Ki evet sen de öyle düşünüyorsun
Bu gibi şeyler başarabildiğinde ya da dahil olabildiğinde..
İnsan gerçekten işe yaradım ben yaa duygusunu
ta dibine kadar yaşar...
Kendini o kadar iyi hissedersin ki..
Bunu yaşattığı manevi doygunluğun bedelini
hiç bir para ile ölçemezsin...

Ellerinize sağlık tek tek.
Saygı duydum. Beğendim.
Hayran kaldım.
Emeğe.
...........
Haklısın jidocum, bunun hazzı hiçbir maddi mükafatla ölçülemez benim için. Hele Albümü ilk elime aldığımda görecektin sen beni. "Yapmış lan, tamamlamış" diye bağıra bağıra dolaştım evin içinde. Romanya' dan geçerken kayıt cihazının ve kayıtlarının çoğunun çalınmasına rağmen yine de çok mükemmel bir iş çıkarmış ortaya. Ben de işin bir ucundan tuttum diye gerim gerim geriniyorum valla, napayım... Yaşasın düşler ve bunları hayata geçirenler! 
Yazan:misafir | Tarih: 2008-03-08 14:56:45
Konu: harika yaaa
Bu ne güzel bir olay,takdir etmemek ayakta alkışlamamak ne mümkün...
Yürekten tebrikler Julien ve emeği geçen herkesi :)
Şanslısın,şanslıyım
daha güzel bir dünya mümkün ;)
Not:Şanslısın böyle bir proje de bulunup bu güzellikleri yaşadın,
şanslıyım bloğunu okuyup haberdar oldum.
Hani tepenin üstünde bir yerlerde her zaman yerin var dedin ya yüz buldum yazdım.Sevgiler
...........
Ne demek efendim her daim beklerim, misafir başımızın üzerine...
Ve gerçekten daha güzel bir dünya mümkün, insanların buna inandığı ölçüde.
Yorumunuz için teşekkür ederim.
Yazan:bunyaminakkaya | Tarih: 2008-03-08 17:09:28
Konu: BİZ NELERDEN VAZGEÇMEDİK Kİ?
Benim çocukluğumda, yani 70 li yıllarda;
orhan, ferdi ve müslüm babalar ile
bir kaç piyanist şantör dışında pek bir
cerahat yoktu müzik alanında.
Radyo ve tek kanal televizyonda ve de kaset/plak
dünyasında bugünle kıyaslanmaycak bir kalite vardı.
Köylü köyünde evli evinde; adam gibi kendine hitap edeni
dinlerdi ve de söylerdi.
Benim bekarlık yılları arkadaşım müzik öğretmeniydi.
Bunun kendisi gibi müzik öğretmeni olan kardeşi
90 ların sonunda Antalya Demre'ya tayin gitti.
Kendisinden önceki öğretmen çocukları,demre antik tiyatroya götürüp
müzik çalıştırırmış.
Sormuş çocuklara;
-hanği parçaları işliyordurdunuz.
-aboneyim abone, ayılana gazoz.
Kesin o tarihi taşlar ağlamıştır.
...........
Haklısın abi, kalite hızla düşmekte. Söylemeyi geçtik, insanlar ne dinleyeceklerine bile kendileri karar vermiyor artık. Sadece gözüne sokulanlarla yetiniyor...
Artık çocuk yuvalarında çocuk şarkıları değil tarkan, kenan doğulu şarkıları dinliyormuş küçükler. Aşklı maşklı, öperim, yakalarım, ısırırım diye şarkılar. Bir zamanlar bir arkadaşımız eşek vardı halbuki...Hiç gözükmüyor ortalarlarda, başına birşey gelmiş olmasından korkuyorum.  
Yazan:isimsiz | Tarih: 2008-03-10 11:35:35
Konu: ....
Yec ellerine,yüreğine ve gönlünüze sağlık.Harika bir çalışma olmuş.Tebrikler.
Kurbiş :)
.......
Teşekkürler ederim. Farmau kurbağadan mı, yoksa küçükkurbağa mı geldi bu yorum? Pardon bilemedim bir anda.
Yazan:sambadi | Tarih: 2008-03-10 17:25:41
Konu: isabet
AB fonuyla finanse edilen sosyal projelerden birkaçına dahil olma fırsatım olmuştu.. benimki sanatsal değildi elbette.. hatta belki sanatın s si yoktu.. ama sanırım hem bizlere, hem de hizmet götürdüklerimize faydalı olmuştu.. güzel günlerdi.. aklıma geldi bak yazını okuyunca..

müzikleri ise dinleme, hatta saçmasapan da olsa birine yorum bırakma şansım olmuştu.. gerçi çok uluslu bir proje olduğunu bilmeden, çok lisanlı bir yorum olması, abdala malum olur durumu olmuş :) hepsi güzeldi.. hikayesi de öyle.. böyle hikayelerin ve eserlerin bir parçası olmansa hem bizler için, hem de senin için şans..
teşekkür ederim.. cedenin dinleyebildiğimiz kısmı keyifliydi..
..........
Evet, sen yazıdan önce şarkıları dinledin di mi? O zaman gerçekten isabet olmuş. Avrupa birliği ile ettiğimiz flörtün belki de tek yararı bu gençlik projeleri ve erasmuslar olmuştur. Bize ettiği onca zararı görmezden gelirsek tabi...
Dinleyip yorumladığın için teşekkürler arkadaşım.
Yazan:imbirgaripsinbirgaripler | Tarih: 2008-03-11 20:13:20
Konu: **
yaaa kaçtır geliyorum dinleyemiyorum benim nette bi problem var sanırım bi tek çocuk şarkılarını dinleyebildim.:(
..........
Şarkıları yüklediğim bu iymiiem de tıkanma oluyor galiba, tuvalet pompasıyla girişmek lazım. Şimdi dinledim hepsi çalıyodu imbir.
Yazan:zuleyla | Tarih: 2008-03-17 01:42:53
Konu: ...
proje insanı yec..
senin çocuklarla ilgili bir proje çalışmanı daha okumuştum sanki... ha evet başağın bloğunda yorum olarak yazmıştın.. (hafızaya bak:P)

çok hoş, orjinal bir çalışma olmuş...
emeği geçenleri kutluyoruz efendim...
..........
hakkaten ha, ne hafıza varmış sende Zül. Hangi blogta hangi yazıya yazdığımı bile anımsıyorsun. Benim öğrencilik hayatı uzun sürdü biraz :) O yüzden AB projelerine de bulaşma şansım oldu. Teşekkür ederim, yazıyı yazarken bu projeyi seveceğini düşünmüştüm zaten. Nedense sen ve julyan arasında bir benzerlik kuruyorum kafamda. O yapmasa kesin sen yapardın böyle birşey gibi geliyor... Kafalarınız aynı çünkü. 
 

Hiç yorum yok: