7.05.2009

Salsa Maceraları 3


"Salsa Maceraları 2 " diye başlık atınca ikincisinin de gelmesi şaşılacak bir şey değil elbet. Nasıl Terminatör 2' den sonra Terminatör 3 geliyorsa, Testere 2' den sonra Testere 3' geliyorsa, Salsa Maceraları da kendi içinde devam eden bir seri olacak. Olacak olacak ta, ben bu ekonomik kriz ortamında niye seri yazı işine girdim onu anlamadım. Bir yazının maliyeti kaça çıkıyor? Harflerin, noktalama işaretlerinin kilosu kaçtan başlıyor? Bunları hesap etmeden diziye girmek, kasapsız danaya girmekten farksız. Bir de okuyucunun ilgisini belli bir düzeyde tutma zorluğu var... 20 küsür bölümlük dizilerin altından başarıyla kalkan Alpernatif ustadan ders mi alsak ki? Bizimki şurada üç dört bölümlük naçizane salsa kursu gözlemleri üzerine olacak, öyle tarihi doku içinde gelişen büyük bir prodüksiyon da değil...

Fakat girmiş bulunduk bir kere, devamını getirmek boynumuzun borcu.

>> 

İkinci dersime gittiğimde artık daha hazırlıklıydım. Hemen parmağımı uzattım. Bugüne kadar bir çok işte kullandığım işaret parmağım nihayet kimlik kartı görevi de görmeye başlamıştı. Bir zamanların burun karıştıran haşarı çocuğu şimdi gelmiş kapıların anahtarı, makamımın özel kalem müdürü olmuş! Vay anam vay, velisi olarak koltuklarım kabarmıyor değil, bi de şu burun karıştırma işinden tamamen vaz geçse ondan iyisi olmayacak. "Bib" diye ötüyor bilgisayar. Parmağım onaylandı. Parmak sahibi olarak kursa katılmak için ödemiş olduğum X küsür param kadar adamım şimdi. Yarın öbürgün salsa bakiyemdeki para bitince kapıdan sokmayacaklar. Kapitalizmin en pis tarafı belki de hiçbir güzel tarafı olmaması.

Kursa biraz erken geldim, etrafı kolaçan edeyim, yeni insanlarla tanışayım diye. Benim gibi yeniler barın kenarına dizilmişler... Ortama o kadar yabancılar ki sırtlarını bir yere dayayıp güç almaya çalışıyorlar. Bileğimdeki yeşil bantın etkisiyle o bölgeye doğru çekiliyorum. Diğer yeşil bantlı insanlara gülücük atıp "siz de mi yeni başladınız hehehe" mealinde kafa sallamayı da ihmal etmiyorum tabi. İlginçtir, o bölge ayçiçeği tarlası gibi sap sap. Güneşe değil de dans pistine konsantre olmuş on kadar adam kafası kıpırdamadan bakmada... Üst sınıflardan abilerimiz ve ablalarımız ders öncesi ısınma danslarını icra etmedeler. Bayanlar yine havalarda uçuşuyor. Kollar birbirlerinin içinde yumak olup tekrar tekrar geri çözülüyor. Salsa çok düğümlü bir dansmış sayın okuyucu. Bilir miydin? İki insanın el ele tutuşarak oluşturabileceği tüm düğümlerin atılması ve akabinde potansiyel enerjinin kinetiğe dönüşürken saldığı enerji vasıtasıyla bayan uçurulması hadisesine kibarca salsa deniyormuş.

Eşlik müziklerinin çalındığı diycey kabininden bir anons duyuluyor. "Bugünkü salsa dersimizden önce yarım saatlik bir Baçata Vörkşapı (atölye çalışması) yapılacaktır, katılmak isteyenler beş dakika içinde camlı bölmenin orada toplansınlar" 

Eliyle camlı bölmeyi işaret eden kişi bu Vörkşapı yönetecek olan hocamız Nelson' muş. Memnun olduk. "Baçata da ne ola ki?" diye işkilleniyorum ilkin ama yandaki sap arkadaşların katılım heveslerini görünce iyi birşey olduğuna kanaat ediyorum. Sonuçta bir dans stili. Ne kadar garip olabilir ki? (Bu cümleyi unutma okuyucu)

Camlı bölme dedikleri pencereden başka birşey değil. Güney Plajı semtinin en popüler caddelerinden biri olan Lincoln caddesinin orta yerindeyiz. İstiklal caddesinde "Galatsaray' da" olmaya benzer birşey... İstiklal' in tırnağı bile olmasa da, bu cadde de araç trafiğine kapalı, yayaların yaya yaya dolaşmalarına imkan veren bir cadde. Kursumuz binanın ikinci katında. Ve bahsedilen pencere-duvar sayesinde aşağıya canlı yayın yapmakta. Yoldan geçenler duruma göre dans eden, duruma göre yemek yiyen insanlar görüyorlar. Baktıkları zamana bağlı olarak değişiyor yani. Ama bu yazıda anlattığım zaman diliminde baksalardı "baçata" çalışmasına katılmak üzere hocanın tam arkasına yerleşmiş bendenizi göreceklerdi. Aslında arkalarda bir yerde beklemekteydim o çağrıya kadar. Sadece dışarıda, soğukta kalmış mü' min kardeşlerimize yer açmak üzere kullanıldığını sandığım o emsalsiz çağrı, bu sefer Miami' nin göbeğinde bir dans kursunda yakalamıştı beni:

-Arkadaşlar safları sıklaştıralım!

Kalabalığı nasıl yardım, çapraz koşularla nasıl hamleler yaptım hatırlamıyorum. Kendime geldiğimde hocanın hemen arkasındaki safta, yanıbaşımdakilerle omuz teması vaziyetinde dikildiğimi fark ettim. Ah be hocam yılların tecrübeli bayram namazcısına söylenecek laf mıydı bu? Yaktın beni! (Niye yaktı? Okuyucu bunu da unutma)

Tabi latin danslarından bahsettiğimize göre ortamda bayanların da bulunduğunu hayal etmiş olmanız gerekiyordu. Sap deyip saf deyip dikkatinizi kitlemiş olabilirim ama bu vörkşap illa ki bayanları da ilgilendiriyor. Hatta bayanlar olmadan bir anlam ifade etmiyor. Baçata, daha çok sevgililerin icra ettiği, gece boyunca atıp tutmaktan yorgun düşen çiftleri samimi ve sılov bir müzikle yakınlaştırmayı amaçlayan bir dans imiş. Fakat bu tanımı ben sonradan öğreneceğim, bir çok önemli şeyi hep sonradan öğrendim hayat yolunda.

Yapılacak iş temelde basit. İki sağa, iki sola adım atılacak. Bizim halayda 2 sağa karşılık bir sol adım atıldığı için sağa doğru çekme olur... Osmanlı ordusu da iki ileri bir geri gidiyormuş. Bizim kültürde iki-birlik bir eşitsizlik mi var ne? İkinin bire üstünlüğü, zaman kaybettirerek te olsa iki yönünde bir hareket sağlıyor. Baçata ve Salsa' da ise zıt vektörler bir denge posizyonda tutuyor insanı. Tüm figürler denge içerisinde oluşup bitiyor.

Ön sırada olduğum için aşağıdaki yolu izleyebiliyorum. Sağa sola ve yukarı bakmaya daha yatkın oldukları için genelde bayanlar farkediyor bizim kursu. Eğer yanlarında erkek arkadaşları varsa hemen dürtüklüyorlar adamları. Muhtemelen "aşkıııııım, biz de gidalım mııı?" diye soruyorlardır. Sorunun cevabı belli. 

"Paramız yok hayatım"

Hoca başlama komutu veriyor. İçimde dolaşan geyik canavarları "uydum hazır olan imama" diye dile geliyor. Kıkırdamaya başlıyorum... İki adım sağa, iki adım sola. Herkes aynı anda yaptığı için kimse birbirini çiğnemiyor, çok mantıklı. Bu baçata kolaymış yahu. İki sağ, iki sol. Ben böyle kaptırmış gideken "pick up a lady" diyor hoca. İbadetin güzeli mükafatı hemen gönderenmiş! En yakındaki bayana doğru meyledip "hi" diyorum. "Hay hay" diyor... Allahım sana geliyorum.

Herşeyin başka bir tutuluşu var hayatta. Kumanda avuçta, karpuz koltukta, çiçek dalında güzel. İlla ki de koparmak istiyorsanız parmağınızın ucuyla, nazikçe tutmalısınız. Bayan da öyle... Kulbu olmadığı için vücudunun belli uzantılarından kavramak zorunlu. Buna itiraz yok. Ama kavrama noktaları söz konusu olduğunda büyük fikir ayrılıkları doğuyor. Sosyal, ahlaki, dini ve beşeri kabullere göre pek çok tutma noktası salık veriliyor. Hatta hiç tutmamanın daha hayırlı olduğunu söyleyenler de var bildiğiniz üzere. Ben şahsen tutmaktan yanayım. Tutucu bir insanım yani. Ama tutuculuğum tutuculuğumu engellemiyor. Tutuculuğum, karşı cins razı olduktan sonra nazikçe, iz bırakmadan ve sevgiyle tutmak üzerine. Tutuculuğum ise bir tuttuğumu uzun süre bırakmamak ve birini tutarkan bir başkasını tutmaya kalkışmamak üzerine. Tutmaktan en çok hoşlandıklarım arasında eller geliyor, sonra gözler. Gözleri tutamadığım için işte uzun süre bakıyorum. Mikrop kapmasından iyi yine... Sonra belden tutuyorum. Bel kolun sarılması için ustaca dizayn edilmiş bir yapı. Palto üzerinden, kaban üzerinden bile bel tutma denemelerim oldu. Soğuk havalarda sevginizi göstermenin yolları, isimli bir kitap yazmayı düşündüysem de her ilkbaharda vaz geçtim bu tasarılarımdan. Güzelim bahar ayı sarılmayı bu kadar mümkün kılarken kim uğraşacaktı paltoların miflonuyla! Belki de uğraşılmalıydı, yazılmalıydı bu kitap. Bilmiyorum, hele bir kış gelsin de...

Sevdiğim üçüncü yer olan sırttan tuttum baçata çalışmasındaki arkadaşımı. O da beni omzumdan tuttu. Diğer ellerimiz de Turgut Özal selamı yapmak üzere önde buluştu. Ben anavatan partisini hatırlayıp yine kıkırdamaya başladım tabi. Kız hiç tanımadığı biriyle dans edecek olmanın verdiği gerginlikle sessizliğini korudu. Hoca da bu sırada bayan dans hocalarından birini aldı partnır olarak. Onun işi kolaydı tabi, uzun süredir tanıdığı, beraber dans ettiği bir eşi vardı. Bizlerse hem figürlere hem birbirimize hem de ortama yabancıydık. Bu durumda sevgililerin yaptığı dansı çalışacak olmanın bazı tehlikeleri vardı (Hala aklında di mi okuyucu?)

Beraber sola iki adım. Büyük adım. Bayağı yürür gibi. Sonra geri dön. Yine iki adımla. Eller kenetli. Sola iki adım, geri iki adım. Güzel. Şimdi bayan iki adımda 360 derece dönecek. Beyler, bayanları çevirirken nazik olun. Özellikle uzun tırnaklı bayanlar dikkat etsin. Evet. Sola at. Çevir. Güzel, geriye iki adım. Burada dikkat ettiğimiz, tabi şu anda müzik te açık değil ama yine de dans eder gibi arkadaşlar. Sokakta yürür gibi olmasın. İki adım bittiğinde kalça sola doğru atılacak. Sağa giderken de sola atılmalı. Bakın. Bir iki, at. Bir iki, at.

Yanımdaki diğer yeşil bantlı erkekle göz göze geliyoruz. Tamam hocamız yılların dansçısı olarak güzel kıvırıyor da biz ilk dersten kalçayı alıştırmasak?

Bir iki, dur. Bir iki, dur. Kalçaları oynatmadan daha kolay hem. Fakat en önde olduğum için hocaya yakalanıyorum. "Move your hips" diyor. Nereden de öne geçtik arkadaş? Usulden bir iki kıvırıyorum. Tamam kıvrılası var ama önce biraz hazmedeyim. Taa Orta Doğu' dan geliyoruz kolay değil. Yiğidin harman olduğu yer! Bizde bir tek Adnan Şenses, o da ceketi beline sokuşturarak efendice göbek atar... Müzik başlıyor. Bir iki, at. Bir iki, at. Partnırıma bakıyorum, halinden memnun. Ne de olsa bayan, doğal seleksiyondan sallaya sallaya geçip gelmişler. Kıvıramayanlar elenmiş... Hoca tekrar önüne döndüğünde kalçalarımı sakinleştiriyorum. Yulara asılıp "çüüüüş!" diye bağıran arabacılar gibi oluyor biraz... Kıvırmadan bir iki, kıvırmadan bir iki. Partnırım ilk tebessümünü ediyor. Kalçalarımla girdiğim mücadeleyi sezmiş olmalı. Benim yaşlarda güzelce bir kız. Nazikçe döndürüyorum. Sonra ben dönüyorum. Bu yeni emir. Şimdi kızla beraber erkek te dönecek, dedi hoca. Bir iki, dön. Bir iki, dön. Kalçalar sabit. Değiş! Bu emir geldiğinde elimizdeki kızla helalleşip başka bir tane tutuyoruz. Amaç değişik eşlerle talim ederek dansı iyice pekiştirmek. Yeni gelen kız benden uzun, döndürmek biraz zor olacak. Başla. Hoca bakıyor. Kalçaları salla. Çok sallama. Bir iki, döndür. Bir iki, döndür. Allahtan kız eğiliyor. Yoksa kollumun altına sığmayacak. Güzel, dedi hoca. Döndürmeme mi kalçalarıma mı? Kalçaları durdur. Çüüüüüüş!

Neyse durduk. Sol başımda dans eden yaşlıca bir teyze var. Ama amerika' nın yaşlı teyzeleri bir garip. Gençlik zamanlarında ne giymişlerse aynı stili bozmadan koruyorlar. Buna mini etekler, askılı bluzlar da dahil... Varsın korusunlar diyebilirsiniz! Eyvallah korusunlar da, bi zahmet sarkmış derilerini mandalla tutturarak gelsinler salsa kursuna. Zira her adımda çalkalanıp insanların dikkatini dağıtıyor. Ben diyeyim 70, siz deyin 80. Bu yaşta salsa öğrenmeye gelmek büyük marifet. İşin o kısmını zaten alkışladık. Fakat teyzecim, ben senin bana partnır olabilme ihtimalini pek sevmedim. Ver elini öpeyim, alnıma koyayım ama müsade et
baçata yapmayayım!

"Değiş" komutu geliyor. Teyzeden uzak yöne doğru kaçıyorum. Bu sefer bir latin güzeli. Kaza riskine karşı her iki koltuk ta
airbag ile donatılmış. Allah korusun, cümleten hayırlı yolculuk! Başlıyoruz, fakat o da ne? Hoca kendi partnırıyla bir takım münakaşalara girdi. Şaşkınlıkla izliyoruz. Tango değil miydi o çok seksi dans? Bilmiyorum da baçatada bu noktadan sonrasına on sekiz yaş sınırı konabilir herhalde. Gözüm yaşlı teyzenin partnırına gidiyor. Çocuk hafifçe yutkunmakta! Benimse heyacanım artıyor. Yapmamız beklenen şey, daha doğrusu erkeğin yapması gereken şey, sol bacağını kızın bacakları arasına sokup yaylanmak! Kız bu durumda kalçasını sağa sola sallamakla yetinecek. Fakat bu figürü hakkıyla yapabilmek için kalçalar senkronize olarak yaylanmalı. Aksi takdirde başka hoş olmayan şekillerde görünebilir! Elimde olmadan kızın bacaklarına doğru kayıyor gözüm. Operasyon öncesi son bir kez daha haritayı inceleyen müfreze komutanı gibi bakıyorum. Bir şekilde gireceğiz ama en uygun zamanı ve koşulu yakalamayız. Plan ve program dahilinde işimizi görüp çıkacağız. Hedefte uzun süre kalmak hem senkronizasyonu bozar hem de alarmın çalışmasına yol açar. Bunun olmasını istemeyiz di mi? Size soruyorum istemeyiz di mi? İstemeeeeeeyiz! Güzel. Pitt, sen yanına üç adam alıp geçiş noktalarını tut. Freddy, sana işaret ettiğim anda kabloyu keseceksin. Wilbirt burada kalıp Freddy' yi koruyacaksın. Herşey anlaşıldı mı? Güzel. Saatlerimizi ayarlayalım.

Müzik başlıyor. Herkeste bir gerginlik var aslında. Kimse kimseyi tanımıyor ki! Önceden öğrendiğimiz kolay adımlarla başlıyoruz yine. Bir iki, at. Bir iki, at. Bu sefer kalçaları aktif olarak çalıştırıyorum ki kız ile senkronu sağlayabilelim. Döndür! Maraş dondurması cambazı mıyım? Döndür! Kendin dön. Külahı ver ama verme. Döndür. Başarılı. Dönmekten yana bir sorunumuz yok. Lakin yavaş yavaş kritik noktaya yaklaşıyoruz. Bir iki, at. Bir iki, at. Hazır. Arkadaşlar altı sayacağız burada. Bir, İki, Üç, Dört, Beş, Altı. Şimdi. Yaslan. Ateeeş!

İşte yaslanma aşamasında sorun çıkıyor bizde. Kızcağızın memeleri standart dışı büyük olunca yaylanma eylemini kapının önünde gerçekleştirmek zorunda kalıyoruz. Ben bu tarafını hiç hesaplamamıştım doğrusu. Ama kalça senkronizasyonu tuttuğu için yine de hareketi başarmışız gibi oluyor. Değiiiiiiiiiş! Hemen mi? Teşekkür ediyorum kendisine, hava yastığının hayat kurtaracı etkisi bir defa daha kanıtlanmış oldu. Anam. Başka kız kalmadı mı lan? Anam. Ananem! Birinci dünya savaşı değilse bile ikincisi. Gandhi' nin öldürülüşü, Berlin Duvarı' nın inşaatı, Kennedy Suikasti, Ay' da ilk adımlar, Sovyet Bloğunun yıkılışı gibi birçok önemli olayı görmüş geçirmiş bir insan, şimdi benim gibi önemsiz birini görmek ve geçirmek üzere karşımda! Kaçacak yer kalmadı. Hello! Mini eteğiniz pek yakışmış (içimden) yalnız bacaklarınıza sardığınız şu muşambayı çıkarsanız daha iyi olmaz mıydı? (içimden)

Belki malum hareketi yapmayız diye umutla bakıyorum hocaya! "Arkadaşlar şimdi bütün hareketleri en baştan alacağız" diyor. Eyvah diyorum. Teyzeyi sırtından tutmuşum ama sanki karşıdan karşıya geçirmek için yeşil ışığı bekler gibi bir halim var. Ve yeşil hiç yanmasın diye dua ediyorum. Hoca işaret veriyor. Başlıyoruz. Bir iki, at. Bir iki, at. Teyzenin maşallahı var. Kalçalarını muazzam savuruyor. Bense ikinci dünya savaşında ölen masum Japon çocukları için ağlıyorum. Almanya' ya acıdan başka birşey getirmemiş o çirkin duvar aklıma geliyor. İnsanlık için büyük fakat benim için sıradan olan o adımlar bir türlü bitmek bilmiyor. Bir iki, at. Bir iki at. Seksen yaşındaki canlı tarihle dans ediyorum. Üstelik kritik noktaya yaklaşmaktayız. Dikkat! Altı say. Bir, İki, Üç, Dört, Beş, Altı. Şimdi. Yaslan!

İnanılmaz! Teyze büyük bir ustalıkla yönetiyor pozisyonu. Mao ile beraber Çin' i adımlasak bu kadar kolay olurdu. Yılların tecrübesiyle çekip alıyor beni. Bir iki at, bir iki at! Hiç kasmadan, doğallıkla ritme giriyor yine. Sözlerimi geri alıyorum! Bu teyze bu işi biliyor. Bir iki, döndür. Bir iki, döndür. Hoca beklenmedik kol figürleri gösteriyor şimdi. Biz hemen arkasından uyguluyoruz. Kilitle aç. Döndür. Ben otamatik pilotta, teyze kumanda masasında... Bir iki, at. Bir iki, at. İrtifa kaybetmeden uçmaya devam ediyoruz. Diğer çiftler bu beklenmedik figürler karşısında kontrolü kaybettiler, kara bulutlar salarak düşüyorlar! Hoca çoştukça çoşuyor. Rahmetli Barış Manço' nun şarkısı duyuluyor gaipten:

- Tüü, tüü, tüü maşallah, nazar değmez inşallah. Süper babaanne!

Değiş! Kibarca teşekkür ediyorum teyzeme. O da bana teşekkür ediyor. Yeni partnırım bir zenci bayan. Bir türk ile dans ettiğini biliyor mu acep? "Sen kiminle dans ettiğinin farkında mısın bebek?" desem "Dörtnala gelip Uzak Asya' dan, Akdeniz' e bir kısrak başı gibi uzanan o memleket benim" desem. Umrunda olur mu? Sizin dedeleriniz de Afrika' dan getirilmişti galiba ama şimdi zenci başkanınız var, desem. Ya da sussam, konuşmasam.

Bütün figürleri bir kere daha baştan çalıştıktan sonra yarım saatlik baçata vörkşapını tamamlamış oluyoruz... Birşey öğrendim mi? Evet ama tekrar etmezsem hemen unuturum. Bi de bi sevgili bulsam iyi olacak bu dans için. Emanet partnırla bir yere kadar...

Diycey kabininden yine anons duyuluyor "Salsa dersimiz on dakika içinde başlayacaktır, bu süre içinde barımızdan içkilerinizi alabilirsiniz" Hocalar ve bar arasında sürekli bir paslaşma var zaten. Sanırım bar satışından pay alıyorlar... İçmiyorum birader! Bana birşeyleri zorla dayatınca zevk alsam bile elim kolum düğümlenir. Yapmam, içmem, almam!

Bara gidip bir mojito alıyorum! Susadım yahu, bakmayın öyle!.. Buzdan, limondan, naneden gayrısı bizimdir. Onu da çekip üç saniyede bitiriyorum. Dişimin kovuğuna gitmiyor. Baygın bakışlarla etrafı izlemeye koyuluyorum.

14 yorum:

Çağlar dedi ki...

Türkiye saati ile 0420:
Yine söz sanatlarının doruklarındasınız beyefendi. Takdirlerimi sunuyorum.
Hüzünbaz gülüşmeler falan diyeceğim, farkediyorum ki yorumu alt başlıklardan oluşturasım varmış. Tutuyorum kendimi, komik. Evet, ben de tutucuyum :)

ASLI dedi ki...

Türkiye saatiyle 05:57 :)
Güldük eğlendik, salsaya heves bile ettik; sonra şu güzel bahar şenliği gününde bile içip de gezmek varken gece boyu sunum hazırladığımız aklımıza geldi ve "Hem zaten şöyle kötü böyle kötü" diye salsaya bok attık, rahatladık. Buradaki birinci çoğul kişi kullanımımız da tamamen artık karşımda salsa yapan Aslılar görmemden kaynaklanıyor. Baliciler gibi uçmuş durumdayım. :) Aslında bi daha baktım da yeteneğim de var ha..
Bir iki at, bir iki at
kiboş :)
ASLI

gibi dedi ki...

İnanılmaz keyif aldım hatta yerlere yattım okurken:) bugün çok iyi geldi bu yazı bana.Teşekkürü borç bilirim:)

hbasak dedi ki...

Gülmekten katıldım!! Kendime gelince tabi hemen bachata konusunu araştırdım, yazı dizisinde şimdiye dek yeşil bantlı bir el dışında hiçbir resme ve videoya yer vermemeni ayıplayarak meraklı takipçilerin için bir uzman arkadaşı senin bloga davet ettim, sakıncası yoktur umarım. Şu aşağıya tık tık edince arkadaş çıkıp temel figürleri gösteriyor.

http://www.uzmantv.com/bachata-dansinin-temel-figurleri-nelerdir

Şarküteri dedi ki...

ÇAĞLAR:

Senin bu uyku düzenine ne yapacağız patron? Bir güç seni kaldırıveriyor bu saatlerde. Oruç tutasın mı vardır nedir? Ha bak burada da var bir tutma eylemi :) Tutuculukta yalnız olmadığıma sevindim. Saygılar ederim.

ASLI:

Bu gece herkes ayaktaymış maşallah! Aslı bu yazıdaki bachata dansı aslında. Salsa nispeten daha kolay. Ama baçataya bok atmanda bi sakınca yok bence :) Buyur. Evet, bayanların çok sevdiği bir figür o. Bir iki, at. Bir iki at! Sen işin yarısını kapmışsın bile.
Saygılar. Kiboş.

GİBİ:
Geri bildirim için teşekkürler gibi. Beğenen bir olmadıktan sonra zaten insan ne yazsın? Desteğin için saol!

HBAŞAK:
Selam Başak. Oraya fotoğraf makinamı götürmediğimden dolayı görsel malzeme yok. Bilekteki bantları eve gelince çekiyorum, şimdi bir de beyaz bantım oldu! Çok yakında bu sayfadaaa! İşi biraz geliştirince elbet bir video çekeceğim ama.

Uzman arkadaş süper, bu işi bir de türkçe dinlemek güzel oldu. Gördüğün gibi kalçaları sallamama seçeneği de vermiş türk erkekleri için :) Ama bizim hoca sallamayı zorunlu tutuyor. Paylaşım için teşekkürler araştırmacı arkadaşım!

oya dedi ki...

:)))))))))))

şu "Herşeyin başka bir tutuluşu var hayatta" ile başlayan paragraftan
koskoca bir yazı olur aslında yec..
koptum mesela ben orda..
bir de aklıma bunun xy versiyonu geldi ki,
hiç sorma :)
ama bu sefer,
geçen yorum gibi abartmıyım diye yazmayacağım..
sonra laf söz oluyor :)p

ve doğal seleksiyon icabı kıvıra kıvıra gitmeden önce teklifimi yinelemek istiyorum:
salsa yaparken çekilmiş bir video'nu istiyoruz(m)..
tamam, henüz kalça ideal kıvama gelmediğinden
daha tam kıvıramıyor olabilirsin,
ama bak böylece öncesi ve sonrası yapabiliriz..
nooğğlluuurrr! ;)

hamiş: salsa'nın 2. serisi 1. sini sollamış.. haberin ola..

Adsız dedi ki...

eh bloğa değil yazı yazacak uğrayacak zaman bulman mucize.. =)

mohitoya çinçin

atalet..

Şarküteri dedi ki...

OYA:
O tutuluş kısmını erkeklere uyarlamasak daha hayırlı olur, evet. Salsa yaparken çekilmiş bir video için erken ama biraz ustalaşınca çekeceğim bir kısa metraj görüntümü. Yok, öncesi sonrası yapmayalım. Öncesi yani şimdisi çok kazma çünkü. Geçen gün bizim kursu bitirmiş bir kızı dansa kaldırdım, çok moralim bozuldu. Kız doğal olarak yönlendirme bekledi benden. Salsa da erkeğin liderlik etmesi gerekiyor... Bense kendi adımlarımı saymakla meşgul olduğum için beceremiyorum bunu! Kız en sonunda "bana bak, gülümse" dedi. Artık ben nasıl stres yaptıysam :) Bakayım anacım da, o zaman yere düşmeyeceğimi kim garanti edebilir?

ATALET:
Nİye öyle dedin atalet? Çok mu yoğun gördün beni :) Dans haftada iki, bazen üç gün... Daha fazla değil bak. Az da yazsam sizleri okuyorum efendim. Alfabeyi çat diye bitirdiniz :)

alpernatif dedi ki...

Yıldız tarihi 2221

ne var
yukarıda millet saat yazınca benim farkım olsun istedim

senin yazıyı acil istenen raporu hazırlamaya çalışırken okuyayım dedim

abi rapor bir kenara atıldı

ben senelerce neden kendimi kızlarla anca "önümüze gelene bin tekme" pozisyonunu alabildiğin folklorik oyunlarda heba etmişim ?

direk istifa
yarın latin amerika

not
yaşlı teyzenin ablası var mı ?
(cesaretime bakar mısın? Amerikan iç savaşını görmüştür herhal)

.. dedi ki...

odada ciddiyetin doruğunda bir toplantı devam ederken bu yazını okumak, ses çıkartmadan, sadece yüz kısmımda meydana gelen değişikliklerle geçiştirerek okumak başarı oldu benim için.
öyle içten içten güldürdün ki beni 8))

Çağlar dedi ki...

O, "bana bak, gülümse" diyen kız var ya, bırakma onu. uğraş.

Şarküteri dedi ki...

ALPER:
Abi beklerim buyur. Yaşlı teyzenin ablası vardır belki... Ruh çağırmaktan anlıyor musun?

SAKLANAN HANIM EFENDİ:
İnan benim yazılar bana hiç komik gelmiyor. Dudaklarımda tebessüm adına bile bir kıpırdama olmuyor :) Seni, hem de en ciddi durumlarda biraz olsunneşelendiriyorsa ne güzel.

ÇAĞLAR 2:
Gerçek dost gerektiğinde ikinci bir yorum yapıp dikkat çeken kişiymiş :) Saol patron. O hanım kurları tamamladığı için kursa arasıra gelip giden bir zat. Ama bir daha geldiğinde tutmak için uğraşacağım. Biliyorsun tutucu bir insanım. En azından teoride :)

Adsız dedi ki...

hayatgibi.blogspot.com yeni adresim..

gözlerim camlarda okuyucu beklerim..
üstelik Avrupa Gezisi serim başlamıştır efennim..
resimli mesimli..

eski yazıları da topluyorum yavaş yavaş arşivsiz olmaz bittabi..

likelife..

Şarküteri dedi ki...

LIKELIFE:

Tamam en kısa zamanda ziyarete geleceğim. Hatta aydbardaki linkini de düzelteyim.