4.03.2010

Şafak Olmuş Comolokko


Bir çarşı gününden daha hepize sevgi ve saygılarımı gönderiyorum. Gökten inen çay bardakları eşliğinde ilginç bir internet kafe tecrübesi yaşıyorum. Gölcük' teki hayat askerlere göre ayarlanmış. İlçe nüfusunun yarısından fazlasını oluşturan bu grup buradaki ekonomiyi ayakta tutan yegane sosyal sınıf. Çarşıya çıkmış her asker üç saat internet, iki çift çorap, üç bardak çay, bir de tavuk ekmek döner demek. Bunlar minumum ihtiyaçlar. Daha hali vakti yerinde olan erler, tatlıcılar ve börekçiler tarafından da dikkate alınıyor.

>>

Şu an bulunduğum internet kafede çaylar bedava servis ediliyor. Monitörün üzerinde bir el gölgesi görürseniz bilin ki birileri sizin için yukarıdan plastik bardakla çay indiriyor!! Çayın sıcaklığı ile yamulmuş bu bardaklar çok fazla masa üstünde tutulmaya gelmiyor. Ya içip bir an önce bitireceksiniz ya da "Belgelerim" içinde bir klasör açıp çayı kazasız belasız oraya kaldıracaksınız. Sanırım tek tek şeker soruşturmak zor geldiği için kendinden şekerli olarak servis ediliyor. Ve sanırım buralarda çay ikiden fazla şeker ile seviliyor. Asker olduğum için kendinden şekerli çayları yadırgamıyorum. Size söylemiş miydim, bizim İskenderun ' daki yemekhanemizde çaylar musluktan akıyordu. Su ve çay olarak ayrı ayrı değil, bizzat demlenmiş ve sulanmış olarak bir bütün halinde... Krom kaplara doldurduğumuz çayımızı, elimizi yaka yaka masaya götürken sabahın ayazında sıcak birşeyler içecek olmanın sevinci olurdu içimizde. Neyse çok acındırmayayım, babam kızıyor.

Kısa bir süre önce plakalara geçtim dostlar... 81' inci ilimizden başlayarak 74' e kadar indim. Uzun dönemlerin şafak ile ilgili değişik deyişleri var. Başlıkta okuduğunuz da onlardan biriydi.

Bir kere şunu söylemekte yarar var, askerde statü "Şafak" ile ölçülmektedir. Kimin şafağı en az ise o oranın kralı/dedesi olmuş demektir. Gün biterken "şafak atar, baba yatar" der. Dedenin bu veciz ifadesi "hadi bakalım alt kurralar/ devreler bu saatten sonra iş yapacak değilim, benim yapmam gereken görevleri de siz yapacaksınız" anlamına gelmektedir. Efendi bir asker cebindeki şafak cetvelini sabırla karalayıp dedenin işaret ettiği işleri uslu uslu yapar, ne de olsa devran dönecek kendi de bir gün torun sahibi olacaktır... Hafif bıçkın olan asker ise bıçkınlığı ölçüsünde ya saygı kazanacak ya da üst kurralarından güzel bir sopa yiyecektir. Bu hiyerarşik düzen 25 yaş altı uzun dönem askerler arasında gözleniyor genelde. Daha büyükler ve benim gibi kısa dönemler için bir tehlike yok (Bu da sanaydı anneciğim, endişelenmene gerek yok)

Ne diyordum? Ha. Comolokko ise teskereye çok çok yaklaşmış şafak için söylenir. "Şafak olmuş comolokko" er rütbeleri içinde "genaral" e tekabbül etmektedir. Eğer şafağınız comolokko olmuş ise elinizi kolunuzu sallayıp her yere girip çıkabilirsiniz, demektir.

Bizim şafak 74.

Şu anda vatanın dört bir yanında askerlik yapmakta olan 331. kısa dönem erlerin de şafağı üç aşağı beş yukarı böyle. Henüz comolokko değil. Fakat her "comolokko" dediğimde canım çok fena çikolata çekiyor. Niye böyle oluyo? Comolokko ile çikolata arasında bir bağlantı mı var?

Bugünkü yazımda değineceğim diğer bir askeri terim de

"takmak"

Biri "bana kaç gün takıyorsun?" dediğinde anlaşılması gereken şey,

"sen teskereyi aldığında ben daha kaç gün buradayım?

sorusu olmalı. "Takmak" ta elbet şafak ile bağlantılı. Kalabalık bir asker konuşmasında şafağı az kalan bir asker kendini iyi hissetmek için parmağını sırayla gruptaki askerlere yönelterek "Takarım, takarım, takarım" diye "o piti piti karamela sepeti" misali saymaya başlar.

(Tam bu esnada, gökten bir çay daha iniyor. Bi saniye. Ekranda da mesaj çıktı;
"tava ciğer ya da köfte isteyen var mı?" diye)

"Takarım, takarım, takarım" tekerlemesi ortamda bir kısa dönem veya çok eski bir uzun dönem asker bulunması halinde "takar" kelimesine dönüşerek "Takarım, takarım, takarım, takar" tekerlemesine döner ki bu benim askerlik yaptığım bu yerde en çok duyacağınız tekerleme olur. Dokuza birler, dokuza ikilere; dokuza üçler, dokuza dörtlere... diye giden ve kimin kime kaç gün takacağını gösteren cetveller gördüm. Bu takma-çıkartma işlerine çok yoğunlaşmış bir asker tarafından hazırlanmış ve fotokopi ile çoğaltıyormuş. Gördüğünüz gibi öğrenmenin yaşı yok. Askerlik değişlik bir tecrübe. Ben de fırsat oldukça siz sevgili dostlarımı buradan bilgilendirmeye devam edeceğim.

Gelecek derste "Götünün yerini bilcen, oğlum" üzerinde durup genel bir tekrar yapacağız. Şimdilik tava ciğer siparişi vermek üzere müsadenizi istiyorum. Dileyenlere "belgelerimde" sakladığım çaylarla beraber birer kopya gönderebilirim.

Kalın sağlıcakla.

8 yorum:

mit dedi ki...

Aklıma kendi askerlik günlerim geldi okurken :) Askerlik gerçekten de çok farklı bir tecrübe ve insan başka hiçbir yerde göremeyeceği şeyleri görüp, hiçbir yerde duyamayacağı sözleri duyuyor orada. Mesela Comolokko gibi... Biz bu sözü daha çok Cemal isimli aksi bir başçavuş için kullanırdık. Cemalokko geliyor dağılın derdik :)

Neyse, 74'e kadar inmişsin maşallah. Hatta bu yorumu okurken daha da inmiş olacaksın muhtemelen. 34'te sana bir tekmil veririm artık.

Bu arada dokuza birler, dokuza ikiler mi? O ne be? Öyle bir tertip mi var? şekilde askeri bir geyikle yorumumu bitireyim :)

Sevgiler...

hayatgibi dedi ki...

4 sene dipdibe yaşadıktan sonra,
her gün buluşmak yetmezmiş gibi bir de evlerimize gittikten sonra saatlerce telefonda konuştuğumuz,
defalarca mesajlaştığımız tam 4 yıldan sonra askere gitmişti sevdicek..

hayatımda çok acı yaşadm ama o kadar uzun dönem o kadar çok acı çektiğim başka dönem olmadı.

6 ay kısa dönem diyenlere ateş püskürüyordum,
her gün özlüyor, 1 dk.cık bile olsa onu görmek istiyor ama sesini bile duyamıyordum.
çok sıkı kontrolleri vardı ve cep telefonunu götürememişti yanında,
2-3 günde bir beni arayıp sesini 4-5 dakika duyurması için beklemek zorundaydım.

o yüzden o dönem hala hayatımın en kötü günleri olarak hatırlarım.
askerlik deyince bile birisi ya herhangi bi şey olur da tekrar öyle bi ayrılık yaşarsak diye korkarım.

gerçek anlamda ayrılmaktan daha kötü çünkü,
kavga edip ayrılmış olsan özgürlüğün tadını çıkarıp yeni bir hayat kurmaya bakarsın.
ama sevdiğin askerdeyse ve onu görememnin yanında olamamanın sebebi mecburiyetse,
o zaman mahvolursun işte..

askerde olan birine bunları niye anlatıosun diyeceksin.
bilmem öyle içimden geldi.
üzdüysem özür dilerim..
ama benim aklıma bi tek o günler gelio askerlik denince..

napiyim..

Oya dedi ki...

beyi askerlikten muaf
(aman aramızda kalsın sana söylediğim..
fena bozuluyor zira..)
biri olarak,
bu cins askerlik anılarını dinleme şansını pek yakalayamamıştım..
senin kıvrak zekandan dinleme şansını elde etmek ise ayrı bir keyif oldu vallahi Yec..
öncelikle tenk yu ederim :)

4 mart itibariyle şafak 74 ise
bugün itibariyle 70 olmuş demektir..
bu durumda "comolokko" diyebilir miyiz peki örtmenim?
comolokko tam olarak şafak kaça tekabül ediyor acaba?
biraz açmanız mümkün müdür ki ne?

bir de adetten olduğu üzere,
hayırlı tezkereler diyelim :)

carpediem dedi ki...

daha senin şafak bitmedi mi
yec....
neyse az kalmış
hayırlı teskereler olsun.

.. dedi ki...

60 olunca comolokko oluyor mu ki?
bence olmuyordur.
bi comolokko en fenasından 7 güne denk gelir itikadımca.
8)

Adsız dedi ki...

Yazınızı fevkalade beğendim.Ben de biri uzun diğeri kısa dönem iki avladı asker olan bir anneyim.Bloğumda asker mektuplarımı okuyup annelerin evlatları hakkında düşündüklerini az çok çözebilirsiniz.Hayırlı teskereler diliyorum.Tüm askerlerimize ve kendi evlatlarıma da... Bugün benim evladım da çarşı izinine çıkacak ve ben de onu bekliyorum.O da internetcafede olur bugün.

Çağlar dedi ki...

Paşam,
(Bak, bu paşam lafı yıllar var ağzımda, ama şimdi ne de güzel oturdu buraya bugün)
Bilirsin gelir okurum, hatta gelir gelir okurum tekrar tekrar. Hiç ikiletmem, okurum ama ikileyerek okurum. Yazamam ama birşey. Kendi yerime de yazamam, buralara yorum diye de yazamam. Bir acayip oldu buralar. Eskiden hep dutluktu, şimdi ayaza kesti dallar çıplak kaldı. Zorlamak lazım ama değil mi, karalamak lazım birşeyler. Acep sen oralarda şafak karalıyor musun. Karalama paşam, karalama. Elleme, kendi geçsin.

Yazını okudum, ama yorumum yazına değil de başka şeylere oldu, olmakta. O nedenle ben bu noktada keseyim, yeni haberleri merakla bekliyorum, aldın mı biletini diyeyim. Asılmış olmalı çıkışlarınız.
Sevgiler.

Şarküteri dedi ki...

MİT:
Sevgili mit, bu mesajı okurken tahmin ettiğin gibi bayağı bi indim şafak sayacında. Bugün 45 diyorum... Bizim burada memleket plakasına eriştiğin erin sırtına çıkıyorsun, seni bir müddet dolaştırıyor... Ben mesala bugün Manisalı bir arkadaşın sırtına çıkabilirim. İstesem yaparım yani, ama istemiyorum :)

HAYATGİBİ:
Sende bu anıları çağrıştırıyor demek ki. Zormuş hakkaten. Bizim burada evli ve çocuklu baba askerler de var... Onların işi daha da zor, özlem duyacakları kişi sayısı fazla. Ama altı ay kısa gerçekten. Uzun dönem askerlikle karşılaştırınca hiçbirşey değil. Ben bütün gün onlarla birlikte olduğum için kendimi turist ömer gibi hissediyorum.

OYA:
Vay oyacım, nerlerdesin sen? Nasıl gidiyor ABD' de hayat? Valla comolokko için kesin bir sayı yok. Zamanı gelince hissediyorsun. "Comolokko' yu arayamazsın, zamanı gelince o seni bulur" şeklinde kurtlar vadisi ve türevleri misali zorlama atasözü bile var :) Bugün 45 oldum. Son bir buçuk ay. Çok teşekkürler. Alya' yı çok öpüyorum.

BEYAZ GELİNCİK:
Hakkaten az kaldı ha. Teşekkür ederim. Sayılı gün geçiyor işte.

SAKLANAN BACI:
Cevabı oya' ya verdiğim yanıtta yazdım. Comolokko metafizik bazında bir olgu.

BRAZILIAN EMBROIDERY
Ne ilginç bir blog ismiymiş bu. Bir asker annesi olarak sanırım oldukça iyi empati kurmuşsunuzdur yazıyla. Bir an önce teskereye kavuşmaları umuduyla diyelim. Umarım keyifleri yerindedir. Selamlarımı iletirsiniz kendilerine.

ÇAĞLAR:
Paşam, biz birbirimizi biliyoruz. Geliriz okuruz, yazarız yazmayız... Yorum varsın olmasın, ben de süre darlığı yüzünden pek yorum yapamıyorum zaten. Şafak karalamıyorum dediğin gibi, kendi kendine geçiyor günler. Ankara' da işler yolundadır umarım. Sevgilerimle..

***

Ve böylelikle bir yorum altı yazımızın daha sonuna geldik. Şimdi kısmetse yeni yazıya geçeceğiz.