25.01.2007

Ramon


Evden işe gitmek, evden aya gitmekten daha kolaydır di mi? Eğer bir astronotsanız ve işiniz zaten ayda ise bu soruya “hayır” cevabını verebilirsiniz, bir de arabanız yoksa ve aya ilk giden insanların ülkesinde yaşıyorsanız “hayır” cevabı yine sonuna kadar heladir size, buyrun tepe tepe kullanın...

ABD’ nin Nuyork ve Vaşıntın Disi (İngilizce isimler blog sahibi tarafından özellikle böyle yazılmaktadır, lütfen alıcınızın ayarı ile oynamayın) gibi bazı şehirlerinde toplu taşımanın gayet gelişmiş olduğunu duymuştum ama inanın bu şehirlerdeki istisnalar genel kaideyi asla bozmuyor. Bu ülkede ikamet ediyorsanız ve arabanız yoksa siz iki gruptan birine dahil oluyorsunuz:
  
>>

A)    Evsiz-gariban-kaçak-serseri grubu
B)    Turist-J1 vizeliler-yeni başlayanlar grubu

Yalnız bu B grubun mevcudu A’ ya göre çok çok az olduğundan neredeyse ihmal edilir. O yüzden caddelerde sokaklarda enikonu yürürken görüldüğünüzde bilin ki, arabanın içindekiler size acımayla karışık bir tiksintiyle bakacaklardır... Bakarlarsa baksınlar umrunuzda değildir di mi? Benim de değil elbet yalnız şu var ki, malum zoraki yürüyüşlerde karşılaştığınız gerçek A grubu mensupları da kollarını açıp “demek sen de bizdensin dostum” diyerek alnınızdan öpmeyecektir... Hoş, öperse de durmayın kaçın...

Özellikle sabah erken saatlerde (sıfır altı eyem) iş başı yaptığım için bu ulaşım sorunu benim için hayati bir önem arz etmekteydi. İlk geçici çözüm çalıştığım otelden gelmişti; buna göre işe taksiyle gidecektim, taksi param otel yönetimince ödenecekti... Geçici dedim çünkü taksi ulaşımında bazı sorunlar oluyordu, sabahın 5’ inde ortalıkta pek fazla taksi olmuyor, olanlar da nedense zamanında gelmiyordu. Her sabah gecikme stresiyle başetmek ayrı bir dertken bir de taksicilerin muhabbete sarma girişimleriyle uğraşıyordum. Yok, yanlış anlaşılmasın genelde muhabbetşinas bir insan olan ben, hiç anlamadığım dillerde gerçekleşen bu muhabbet girişimleri yüzünden biraz sıkılıyordum sadece. Bu dönemde Haiti şivesiyle ingilizce, ispanyol orijinli ingilizce ve -en kötüsü- Haiti aksanlı ispanyolca gibi çeşitli kombinasyonlara maruz kaldım... Sonuçta burada yaşadığım herşey gibi bu da değişik bir tecrübeydi. Pişman değilim.

Bir iki defa taksiciler yüzünden geç kalınca elimi ayağımı çektim bu işten. Bu kararı almamda Ramon Baba’nın da büyük tesirleri olmuştur. Ramon Baba kim, diye sorduğunuzu duyar gibi oldum, bir de arka plandan su sesi geliyodu, onu da duyar gibi oldum. Bi musluğu konrol edin isterseniz... (hehehehe, interaktif yazar-okuyucu diyaloğunda yeni açılımlar)

Ramon Baba’yı anlatmaya nereden başlayayım bilmiyorum, aklıma tek bir şey geliyor ama oradan da başlamak istemiyorum. Yoo, sanırım oradan başlamam kaçınılmaz... Onunla ilk tanışmamız süperindentim (süpervayzırın ababası) Sam sayesinde oldu. Bir öğle arasında yanıma gelen Sam, arkasında duran kütleyi göstererek, “Yec bak bu Ramon, senin orada oturuyor belki sabahları alabilir seni” dedi. Bana tanıştırılan kişiye gülümseme isteğiyle kafasını aradım, kendisine çok yakın durduğum için bu çabamda başarılı olamamıştım. Ramon’un olağanüstü büyük göbeği kafasını perdeliyor ve ay tutulması misali bulunduğum noktadan “tam kafa tutulmasına” sebep oluyordu. Nezaketle uzay boşluğuna doğru gülümsedim ve sola doğru üç adım atarak tokalaşmak üzere bana uzattığı eline ulaştım. “Merhaba Ramon, memnun oldum, sen de mi Fantınblau Buluvart’ ta oturuyorsun?” demeye kalmadı bir de baktım havada dönmeye başlamışım... Tabi ya, nasıl düşünemedim, Nivtın’ ın kütle çekim yasaları devreye girmiş ve beni Ramon’ un yörüngesine oturtmuştu. Artık sonsuza kadar Ramon’un bir uydusu olarak çevresinde dönmeye mecburdum... Abarttığımı düşünüyorsunuz di mi? Tamam, azıcık abartılı olmuş olabilir ama Ramon’ un göbeğini iyice tasvir etmem gerekiyordu ve eldeki sıfatlar da yetmeyecekti... Bilmem abartabildim mi?

Ramon elli yaşlarında bir Küba göçmeni. Küba hemen Mayami’ nin karşı kıyılarına denk düşen bir ada olduğu için şehirdeki en kalabalık göçmen grubunun Kübalılar olduğuna şaşırmıyoruz... Neredeyse tüm sülale beraber geldikleri için burada hiç yabancılık çekmediklerine eminim. Belki başlarda amerikan sistemini biraz yadırgamışlardır ama ne yapsınlar, hayat, ekmek kavgası derken yaşayıp gidiyorlar işte... Ramon  bizim golf sahasında genellikle çim biçme işlerini yapar, arasıra su bidonlarını doldurup palmiye yapraklarını topladığı da olur. Kocaman göbeği iş arkadaşları arasında büyük eğlence kaynağıdır (Çocuk romanı yazar gibi hissettim kendimi) En çok yapılan şaka, hiçbir gömleğin tamamıyla örtemediği o mübarek göbeğe, daima açıkta kalan alt noktadan “şap şap” vurup kaçmaktır. Ramon buna acayip fitil olur ama koşup bu zatı yakalamak zor geldiğinden arkasından küfür savurmakla yetinir. Bazıları “doğum ne zaman Ramon?” diye sataşmaya bayılır... Bazılarına göre de Ramon normal yollardan doğuramadığı için çocuk içeride büyümüş, oniki yaşlarına ulaşmıştır... Hehehe... Bütün bu şakalar ingilizce olarak yapılanlar, Ramon ingilizce bilmediği için pek kızmıyor bunlara. Ama bir de latinlerin yaptığı şakalar var ki, işte onlara deli oluyor. Valla buraya yazabilmeyi isterdim ama aksi gibi ben de ispanyolca anlamıyorum.

Ramon Baba ilk sabah beni almaya geldiğinde sabah 05.00 idi. Ne bileyim, ilk gün garantiye almak için bu kadar erken geldi sanmıştım, sonradan öğrenecektim ki Ramon Baba her sabah, herkesten önce, henüz açılmamış otapark kapısına dikecekti bizi... Neyse, arabaya binip “Buenos Dias” dedim. O bana ispanyolca bişeyler söyledi. Nasılsın, demiş olma ihtimali yüksek olduğundan ben de iyiyim manasında “Bien” diyerek cevap verdim. İkinci gün aynı şeyler tekrarlandı, üçüncü gün de... Aramızdaki iletişim bu iki kelimeden ibaret kalıyordu. Bana iyilik yapan birine minnettarlığımı dile getirememek, o anda aklıma gelen bir espriyi yapamamak çok tuhaf ve yeni şeylerdi benim için... Neyse ki ilerleyen günlerde cok önemli bir ispanyolca kelime öğrenerek iletişimi bir nebze olsun arttırdım. Öğrendiğim kelime "No entendi- anlamadım" kelimesiydi... Bundan böyle Ramon bana ne anlatırsa anlatsın patlatıyordum anlı şanlı "no entendi" yi. En azından anlamamış olduğumu ispanyolca olarak anlamış olması güzel geldi bana... Artık ortada anlaşılan bir şeyler vardı.

Her ikimiz de uykulu, her ikimiz de somurtkan bir şekilde 20 dakika yol yapıyorduk beraber. Gören kanlı bıçaklı sanabilirdi bizi, oysa biz ortak bir dil bilmeyen herhangi iki insandık. Dünyada çok vardı bizim gibiler ama onlar farklı meridyen ve paralellerdeydiler... Ben ve Ramon ise 700 dolarlık 75 model bir “oldsmobil” in içinde buluşmuştuk işte.

Otel yönetiminin benim caddeye servis koymasına kadar devam etti bu yol arkadaşlığımız. Bir ayı aşkın bir zaman Ramon ile gittik sabahları... Bu tecrübeden öğrendiğim en önemli şey, iletişimin sadece konuşmaktan ibaret olmadığıydı... 

Radyoda çalan şarkıyı beraber mırıldanmak, 
Sürekli yanan kırmızı ışıklara aynı anda hırlamak 
Ve dünyadaki insanların neden farklı diller icat ettiklerini beraber ama sessizce merak etmek... 

Bunlar hep iletişmek değil midir? Benden sana, senden bana bilgi, duygu, görgü aktarmak değil midir? Şüphesiz öyledir... 

Ben servisi kullanmaya başladıktan sonra eskisi kadar sık görüşemedik Ramon' cumla ama birbirimiz gördükçe selamlaştık iş çıkışlarında "hasta manana"  laştık. Bu koca göbekli, babacan Kübalı arkadaşımdan bana yadigar bunlar kaldı:

·       Bol bol esneme
·       Karanlık gökyüzü
·       Kargalar ve çağrıştırdıkları
·       Hola que tal? (merhaba arkadaş)
·       No entendi Ramon
·       Valla no entendi bak...
·       Tel örgülü otapark kapısı
·       Devamlı açık olan ispanyolca radyo
·       Ramon’ un bazen gaza gelip çalan şarkıya eşlik etmesi
·       Aklıma gelen Hoylulu şiiri
·       Orhan Veli' nin, bilir misiniz?
·       Şimdiden söyliyeyim, Ramon zenci değildir ve 
        Paris’ e gitme ihtimali hemen hemen yok gibidir...
·       Hehehe...
·       Çocuk içerde büyümüş 12 yaşına ulaşmış...

HOY LU-LU

İsterim benim de acaip isimleri
Hiç duyulmamış zenci arkadaşlarım olsun.
Onlarla Madagaskar limanlarından
Çin'e kadar yolculuk yapmak isterim.
İsterim içlerinden bir tanesi
Vapurun güvertesinde yıldızlara karşı
"Hoy Lu-Lu" şarkısını söylesin her gece.

Ve bir gün ansızın bir tanesine
Rastgelmek isterim
Paris'te...
  

ÖNCEKİ YORUMLAR:

Yazan:hicasliyok | Tarih: 2007-01-25 16:59:36
Konu: Anlaşılmamak İçin

"Hatırla Sevgili"yi izler gibi bir tavır takındım Sevgili YEC'in Sevgili Dünlük'ü;
Önce bi sayfayı açtım, "Bakalım ne kadar uzun?" diye. Sonra çay koyan anneme "Dur o bardak küçük ben kupamı getireyim."dedim. Kafam kadar kupada çayımı aldım, sindim kaloriferin dibine:)) Ananem gelcek diye annem döktürmüş yine.. Yazını okurken acayip keyifliydim yahu..

Yol sorununa çare bulmana sevindim. Araba alırsın sen yakında Yec. Paralanmaya niyetli gibi duruyordun:)
Ben Ramonla senin hep muhabbet ettiğinizi düşünüyordum. (Nece konuştuğunuzu düşünüyorsam artık. Hani İspanyolca Kursu diye bahsetmiştin önceden, heralde onu fazla ciddiye almıştım..:)) ) O kadarcık mı konuşuyordunuz Yec? :))..

"..Ramon un göbeğini iyice tasvir etmem gerekiyordu ve eldeki sıfatlar da yetmeyecekti... Bilmem abartabildim mi?.." Evet abarttın hatta gözümün önünde oluşan adam Ramon un birkaç katı büyüklüğünde olabilir. :)))

İnteraktif yazar; bir daha ki bölümünü merakla bekliyorum.:)
Unutmadan; dün bir portakal resmi buldum; üstüne Hoylulu'yu yapıştırdım sığmadı resme; ben de "İş Olsun Diye"yi yapıştırdım :) Hoylulu ya haksızlık oldu diyordum ki senin blogta yayınlandığın iyi oldu :))

Aaa bi daa dünlük'üne günlük yazmayacağım;)) dalga geçiyorlar :(
sevgiler sevgili dünlük :)  
ASLI
Mühim Olduğunu İddia Eden Not: Hatırla Sevgili Atv'nin 60lı yılları anlatan dizisi.
Yorumda Yazılmayı Unutulan Not: Başlıkta yazan laf; insanların neden bu kadar farklı diller kullandığı ile alakalı bir laftı. Sanki aynı dilde konuşanlar çok anlaşıyorlarmış gibi; bir de farklı diller peydahlamışlar..diye uzayıp gidecek olan bir yorumdu o da..:)
Son Not: Not mot yok ; çayım bitti çünkü:)) bu kadar :))
Göşürmek Üzre Racky:)
kibariye:)))
................. 
Ya aslını istersen aslı, aslı şöyle: İlk günlerdeki ispanyolca öğrenme gazımı gün be gün kaybedip en sonunda kaloriferin üstünde unutulmuş bir kolaya döndüm. Kursa gitmek için yeterli param var ama yeterli zamanım ve daha da önemlisi şehrin başka noktalarına ulaşma imkanım yok. Kurslar benim ulaşamadığım yerlerde mevcut.

O diziyi duydum ama hiç izlemek nasip olmadı aslı... Sanırım güzel bi dizi o...
Anne, anneanne, kalorifer kelimeleri bende fena halde memleket özlemini çağrıştırdı... Çağrış çağrış oldum yeminlen. Yakında bir hasret yazısı daha yazayım en iyisi...

Senin blogta görüşmek üzreeeee...

Ben de seni okumaya bir tencere çorba ile gelecem, söz bak, kremalı mantar... 
Yazan:suleyman456 | Tarih: 2007-01-25 22:37:16
Konu: ...

Eline sağlık,güzel bir yazı olmuş yine:-)
...........  
Afiyet olsun süleyman ama ben sadece pişirdim yav, malzeme marketten... Hazır yazı bu, sıcak suyu döküyon oluyo... Senden nabeeeer, bir aydır msn ye uğramadığım için görüşemeeeez olduk.

Kendine iyi bak...
Yazan:dilaya | Tarih: 2007-01-26 02:10:16
Konu: Sevgili Yec,

Tesadüfen uğramıştım, yazını görünce pek bir mutlu oldum... Bir ara ramon'un göbeğini ölçebilirsen bana ver de ölçüleri gelirken kendisine xxxxxl bir gömlek getireyim ben:)
..............................
Selamlar Dilay,

Ramon masaldaki dev gibi, hayatta ölçülmez... hehehe...
H2b vizesini biliyorum, benimki j1
Umarım en kısa zamanda olumlu sonuç alırsın, ama ilk aylar her zaman zor oluyor haaa, kendini en kötüsüne göre hazırla ki sonuçta yine de elindekilerle mutlu olasın...

Çok bilgiç bilgiç konuştum galiba, bana yakışmadı...
Yazan:caglarbilir | Tarih: 2007-01-26 08:03:48
Konu: Şimdi birader

ben bu yazıyı okudum. hepsini de anladım. ama ne yaparsın, benim aklımda depreşen şey malesef sadece ramo diye nakaratı olan bir balkan türküsü idi :) ramon'un göbeğinden sonra "heeyy rraaammooo, ramo ramo sevdiğiimm..." gibi birşey.
Naparsın, kara delik beyin. Yutuyor, ne zaman tüküreceği belli olmuyor.
...........
Serbest cagrisimlara acigiz caglar. Yine iyi kotu baslikla alakali bir cagrisim olmus, bana bazen hic ilgisiz cagrisimlar geliyo... Hatta belki onlar cagrisim bile degil sadece aklima gelen diger seyler, neyse...
Yazan:imbirgaripsinbirgaripler | Tarih: 2007-01-26 21:05:51
Konu: ****

ehehehh 12 yaşındaki çocuğu hayrına bi sezeryanla aldırıversinler sen no endenti deyince benimde aklıma geldi ingilizceyi ilk öğrenmeye başladığımda bir gün bir grup turistle karşılaşmıştım bana bir şeyler sormaya çalışmışlardı ne derlerse i dont understand i dont understand demiştim bi daha hiç bi turist grubuna yaklaşmadım:)
her insan farklı bir dünya ramon da öyleymiş eğlenceli birine benziyor bu farklı dünyalardan haberdar olmak güzel hadi kolay gelsin kib 
.............
Valla sezaryan icin bile cok gec imbir (kisaca boyle hitab edebiliriz di mi) malesef o cocuk gelisimini ve hayatinin geri kalanini Ramon un gobeginde tamamlamak zorunda... Ancak bir avci gelip te gobegi yararsa kurtulabilir (Bknz: kirmizi baslikli kiz)

Neyse, yorumun icin saol' yakinda senin mahalleye de gelcem..
Yazan:hbasak | Tarih: 2007-01-26 22:41:04
Konu: Merhaba yec,

Günboyu su basmış evi temizlemek, ıslak halıları halı yıkama fabrikasına vermek, kabaran parkeleri izlemek gibi işlerle uğraşmış biri olarak interaktif açılımın beni nasıl yerimden sıçrattı bilemezsin. Bu ufak gerginlik anı dışında her zamanki gibi keyifle okudum yazını. Elim boş gelmedim, bir zamanlar öğrendiğim ve asla unutmadığım tek İtalyanca cümleyi buraya bırakıp gidiyorum, belki bir gün lazım olur: "No komprehendo"
.............
No entendi basak, ne demek komprehendo? Bilmiyorum valla... Su basma olayi icin uzgunum ama sen yaziyi zamaninda okumamissin ki... Eger okusaydin ben sana soylemistim zaten... 
Yazan:dolphinblue | Tarih: 2007-01-27 02:55:21
Konu: hey there!

Yec kardeş,

çok alınıyor çok kısknıyorum haberin ola! yahu her bloğa uğrayıp şöyle bir görünüyorsun (takibim altındasın haberin ola ) ama ben öylece kaldım sanırım arkadaşlarını belirten bölüm altında... alınganlığım ve kıskançlığıma rağmen ısrarla seni takip etme sebebime gelince : ülkeler farklıda olsa bulunduğun yerde yaşadıklarını okuduğum zaman kendimde daha önce yaşadığım şeylere dair bir sürü izlenimler buluyorum. bende 2 yıl kadar ingilterede yaşama yürekliliğini göstermiştimde bir zamanlar. insanlarla ilişki kurma çabasını, geçim derdine düşmüş olmanın sıkıntısını ve farklı dilleri konuşan insanlar arasında cidden bir türk gibi kalıp hiç bir şey anlayamıyor oluşunu mizacına uymayn davranışları zaman zaman göstermek zorunda kalışını ( mesela senin insan ilişkilerinde tutuk olmadığın halde ramonla surat asar tarzda tek laf etmeden yol tüketişiniz gibi :))

bunlar yaşanırken zaman zaman can sıksada aslında her yerde edinilemeyecek güzel tecrübeler. bazen keşke yine böyle farklı bir ülkeye daha gidip yeni maceralara atsam kendimi diyorum :) döndüğün zaman inan bana gözlem yeteneğinin eskiye oranla daha fazla gelişim gösterdiğini görüceksin. insan konuşamadığı yerlerde diğer algılarını açık tutmak zorunda kalıyorda :) 
neyse oranın keyifli yanlarını keşfedebilmeni temenni ediyorum daha çok...
yeni yazını ve macerlarını arayı fazla açmadan blogcuğuna koyuver hemen :)

sevgiler
............
Sevgili dolhpin,

Sikayet dilekceni aldim ve isleme koydum. Mudurun imzasindan cikinca ben de gelip sikayetleri yerinde degerlendirecegim...

Sayfami takip etmene cok sevindim inan... Sitemlerinde haklisin ama inan burada hayatim cok hizli geciyor. En cok ozledigim sey yatagim ve uyku su anda... Zaten bu yazdiklarimi da uyku zamanlarindan veya isyerindeki molalardan calarak yaziyorum...

Ama hersey daha iyi olacak; guzel gunler gorecegiz.. Motorlari maviliklere surecegiz...
Yazan:drunk | Tarih: 2007-01-27 18:54:36
Konu: Babil Kulesi...

İnsanlar tanrıyı çok merak etmişler. Tanrıya ulaşana kadar yükselecek bir kule yapmaya karar vermişler. Tüm insanların tek bir dilde konuştuğu bu dönemde kule el birliğiyle o kadar hızlı yükselmişki 72. katına ulaşmış. Tam istediklerine ulaşacakken tanrı her kata ayrı bir dil vermiş. Artık birbiriyle anlaşamayan insanlar kulenin yapımını tamamlayamamışlar.

Ama Tanrı mutlaka tüm insanların birbiriyle anlaşabileceği bir şeyleri saklamış olmalı ki, Ramon ve göbeğiyle olan sohbetlerinizde ispanyolcadan daha çok etkisi olmuş :)
...................

Oooo Drunk arkadas hos gelmissin, sen blogcuya benden de az giriyorsun heralde... Valla inan yorumlarini ve yeni yazilarini gorunce mutlu oluyorum... Babil kulesini hatirlattigin iyi oldu, daha once bir yerde okudugum ve unuttugum bir seydi...

Evet, konusamamaya ragmen dialog yasanabiliyor...
  

Hiç yorum yok: