8.02.2007

Mimli Ben


Geçen hafta içinde blogcu arkadaşım dolphinblue tarafından “mimlendiğimi” öğrenince neye uğradığımı şaşırdım. Gerçekten şaşırdım, çünkü mimlenmenin ne olduğunu, ya da bu oyunda ne anlamda kullanıldığını anlayamamıştım. Benim bildiğim “mimleme” bir şahsı, yaptığı –muhtemelen kötü- bir şeyden sonra işaretlemek ve bundan sonra onu kabahati ile birlikte anmak anlamına gelir... Satıcı, dolandırıcı, saygısız gibi... Tamam mimlenmiş olabilirim, bu anlaşılabilir bir şey ama ne olarak mimlendim merak ediyorum doğrusu? Neyse çok uzatmadan oyuna geçelim...

Bu arada dolaba baktım da, geçen oyunlardan kalma bir sobelenmem, hala ambalajı açılmamış bir halde duruyor... Sevgili saklambaç arkadaşım
Zü-Leyla, beni henüz Türkiye’ deyken sobelemişti. Bu oyuna göre onun verdiği üç kelime ile ilgili bir öykü yazacaktım... Unutmuş değilim züleyla, gelecek güzel günlerde yazacağım...

>>

Yeni mimlenme oyunumuzda mimlenen blogcu, hayatından birkaç bilinmeyen açıklamakla yükümlü... Benim için çok zor değil, anlatırım. Zaten buraya fotoğrafımı koyduktan sonra daha ne kalıyor ki? Yüzümden okunmuyor mu ne kadar haset, ikiyüzlü, kıskanç, saygısız ve bencil olduğum?

 
DOĞUM:

79 yılının on kasımında doğdum. Bu ilginç günde doğmak, bana devlet elinden çıkma bir “doğumgünü uyarı sistemi” kazandırmış oldu. Her on kasım sabahında çalan sirenler sayesinde en sağır sultan arkadaşlarım bile doğumgünümü anımsayabildiler... Fakat sanıyorum ki bazıları gereğinden fazla şartlandılar bu siren hadisesine. Mazallah yarın öbür gün düşman uçakları taaruza geçse, bizimkiler telefona sarılıp doğum günümü kutlayabilirler...
Doğum yerim İstanbul-Şişli’ dir. Ailemin tek çocuğuyumdur ama valla şımarık değilimdir... Valla bak.

ÇOCUKLUK:

Çocukluğum serhat şehrimiz güzel Edirne’ de geçti. Ben bu devrede tüm babaların aynı saatte işe gidip aynı saatte döndüklerine, tüm ailelerin bayram alışverişlerini Sümerbank’ tan yaptıklarına ve tatillerde de hep aynı devlet kampına (Eğitim ve Dinlenme Tesisleri) gittiklerine inanırdım. Anladığınız üzere ben bir memur çocuğuydum.

İlkokuldan sonra, o zamanlar çok meşhur olan Anadolu Lisesi’ nde okumuştum. Oksford Üniversitesi kitaplarıyla İngilizce öğreten bu okulların adlarının niye “Anadolu” olduğunu bugün bile anlayamam. Tarihin hangi zamanında ingilizce konuşulmuş ki Anadolu’ da? Bugün ingilizcenin gereksiz yere, aşırı derecede popülerlik kazanmasına karşı olsam da Edirne Anadolu Lisesi’ nden mezun olmanın bana çok şeyler kattığına inanırım.

GENÇLİK:

Liseden sonra bir yıl bekleyerek Ege Üniversitesi Ziraat Fakültesine geldim. Karışıklık ve bocalama dönemleriydi benim için. Aklımda yapmak isteyip te yapamadığım birçok şey vardı... Uzun süren üniversite hayatım boyunca hemen hemen tüm sorularıma yanıtlar buldum ve hayatımı rayına oturarak mezun oldum.

ŞİMDİ:

Şu anda çimcilik ve yeşil saha alanlarında mesleki deneyim kazanabileceğim en güzel yerde çalışıyorum ve “Golf Sahaları” hakkındaki herşeyi bizzat uygulayarak öğreniyorum. İşler planladığım gibi giderse 16 ay sonra Türkiye’ ye geri döneceğim.

GENEL:

Hayata karşı olumlu bakabilen bir insanımdır. Başıma kötü birşey geldiğinde ve moralim bozuk olduğunda hep “yakında öleceğimi” anımsatırım kendime. Yok, allaha şükür bir rahatsızlığım yok ama zamanın ne kadar hızlı aktığını öğrenenlerdenim... Her yeni doğan günle beraber yaşayacağımız günler bir bir azalmıyor mu? Çoğu insanın aksine ölümü düşünmek bana motivasyon ve yaşama sevinci verir. Bunun içindir işte, mezarlık karşısında ev yaptırmak isteyişim...

.........
 
Umarım mimli biri olarak yeterince detaylı tanımlar yapmışımdır. Ve bir blogcu olarak elbette ki kendimi yazılarımda anlatmayı tercih ederim, böyle şak diye gelen bir mimlemede tüm sırlarımızı verirsek bize yazmak için ne malzeme kalacak, sorarım size... Merak edenler ve bloğumu takip edenler zaten herşeyi öğrenecek...

Saygı ve Sevgilerimle. 
Not: Araştırmalarıma göre mimlenmeyen kalmamış, bulur bulmaz buradan duyuracağım.


ÖNCEKİ YORUMLAR: 

Yazan:hicasliyok | Tarih: 2007-02-08 05:15:37
Konu: "Başlığı Kasıtlı Yazılmayacak Olan Yorum" Başlığı
Geldim. Okudum. Çok şahane buldum. Sonra durdum durdum. Beklemeye devam ettim. Bir daha okudum. Yine çok şahane buldum. Durmaya devam ettim ama "Ben şimdi söyleyecek hiç bir şey bulamadım mı?" dedim kendi kendime. "Yorum yaz!"a tıkladım "Yolda bulurum." diyerekten ama yok işte.. Gözlerim o denli acıyor ki ; başka vakit okusam neler diyeceğim bir YEC yazısına bile tepkisiz kalabildiğime göre gerçekten üzgünüm diye düşünüyorum şimdi. Hakikaten hep merak ederdim bu yazdıklarını. Acayip keyif aldım yine okurken. Şimdi de yatmaya gidiyorum. Bir daha ki gelişime belki "Yorum" olacak bir şeyler yazabilirim. Şimdilik İyi geceler YEC!
Aslı
oo saat 5 olmuş..ha bi de unutmadan...
kibariye..
Yazan:caglarbilir | Tarih: 2007-02-08 07:09:52
Konu: yakında öleceğini düşünmek
güzel fikirmiş. dur kafam bozulduğunda bi deneyeyim, tutarsa haber eder telif hakkı gönderirim. eheh
Yazan:imbirgaripsinbirgaripler | Tarih: 2007-02-08 13:23:32
Konu: ****
insanın doğum günü böyle resmi yada özel güne rastlayınca kimse unutmuyor gerçekten.benim bir arkadaşımın doğum günü de 23 nisan hiç unutmuyorum bak hemen aklıma geliverdi,birde okul aylarında doğmak şanslı birşeydir.anneler ilkokulda falan sınıfta doğum günü düzenlerlerdi,yada biraz daha büyüyünce orta okul,lisede falan arkadaşlar düzenlerlerdi.yaz aylarında doğanlar, mesela ben, hep unutulur ühühühühü çünkü herkes tatile neyim çıkar ,zor hatırlanır.
bende anadolu lisesinde okumuştum ingilizce özürlüsü bi insan olarak çıktım bu okuldan .
sonra özel kursla öğrenebildim bana hiç faydası olmadı ingilizce olarak. hocalar ilk günlerden türkçe konuşmayı yasaklıyorlardı. lan zaten hiç bi şey bilmiyoz hocalarda hiç türkçe konuşmazdı.hele listening derslerinden hiç bi şey anlamazdım hehe.neyse hadi kolay gelsin 16 ay daha varmış ama zaman çabuk geçiyor kib
Yazan:KemiKtozU | Tarih: 2007-02-08 15:41:27
Konu: .
Hep onay cümleleri kurucam ama ismim hıdır olmasa da elden gelen budur :)
Haset iki yüzlü kıskanç vs..dışında..
Bilmiyom ki onay veriym..
Edirne'de KÖL de okudum ben..
Sevdiğim şehirlerdendir..
Türkiye de çok geleceği olan bi işin eğitimini alıyosun diye düşünüyorum..
Sen çim ekersin Kaya çimlere basar gibi..mi?

Bi de Züleyla da okudum..

Bi Miami halk pazarı anlatsan var ya süper olucak..

Güzellikle :)

keşkül
Yazan:drunk | Tarih: 2007-02-08 20:31:57
Konu: Pazara kadar değil mezara kadar blogcuyuz...
Mezarlık karşısında ev fikrine takıldım YEC kardeşim.
Ben mersindeyken aile büyüklerimizin mezarlarını ziyarete giderdik sık sık. Mezarlığa her girişimizde farklı yollardan geçer, yol üzerindeki bütün mezartaşlarını okurdum. Hatta dua okumak için bizi takip eden bir amca kaybolduğumuzu sanarak "Her seferinde aynı yolu kullanıp ezberleyin yoksa unutursunuz" demişti. Nerden bilebilirdi ki orada bulunuş sebebimin kederini yumuşatan huzurlu bir gezinti yaptığımı.

Galiba bakış açımızı ayarlayabildiğimiz sürece öleceğimizi anımsamak bir çok derde deva olabiliyor.

Bu arada mersin mezarlığının tam karşısına kocaman bir alışveriş merkezi yaptılardı en son.
Umarım sana istediğin gibi bir evi yaptırabileceğin bir avuç toprak bırakırlar ama bırakmasalar da çok dert etme nasılsa dünya fani :)
Kendine iyi bak...
Yazan:hbasak | Tarih: 2007-02-09 09:45:26
Konu: Merhaba YEC,
Fotoğrafta Fazıl Say gibi çıkmışsın....İlerleyen günlerde müzik yaşantının hikayesini de öğrenmeyi umuyorum :) .............Mezarlık karşısında ev fikri Oğuz Atay'ın Oyunlarla Yaşayanlar'ındaki tarih öğretmenini anımsattı. Mezarlıkları mümkün olduğunca uzağa yapıp ölüm düşüncesinden kaçmaya çalışan batılı anlayışa karşı, onları mahallesinin içine yapan; hem mezartaşları ve mezarlarla hem de ölüm fikri ile barışık olan doğuluyu/Osmanlı'yı kendine yakın buluyordu.
Yazan:dolphinblue | Tarih: 2007-02-09 14:17:35
Konu: nice
yecciğim yine senin tarzında bir mimlenme yazısı çıkmış ortaya :) neden şahsım tarafından sobelenmenin şaşkınlığını yaşadın onuda anlamadım pek. benim için özel bir yerin olduğunu ifade edebilmem için daha ne yapmam gerekiyor bende bilmiyorum :)

kalabalık bir aileye sahip olduğumdan olsa gerek ben hep tek büyüyen çocukların psikolojisini anlamaya çalışmış, itiraf ediyorum zaman zamanda onların yerinde olmayı dilemiştim.


ölüm konusunda kafamın içinde oturtamadığım şeyler var hala. mezarlığı gören bir ev fikri bu ara çok cazip gelmiyor pek. ama kiminle uzun zaman görüşmemiş olsam aramızda ne olursa olsun beni ona geri dönüş yapma mecburiyeti hissettiren tek şey ölüm gerçeği oluyor. ölebilir, başına kötü bir şey gelmiş olabilir bunu henüz o hayatta değilken duyuyor olmanın ızdırabını çekebilirim fikriyle yapıyorum geriye dönüşlerimi...

yine de iyiki sobelemişim seni :) baksan bilinmeyen bir kaç şeyin daha çıkmış ortaya.
bu arada resme bende bayıldım. acaba saçlarını kestirmesemiydi diye düşündürdü biraz beni :)

sevgiler

dolphin
Yazan:figoltx | Tarih: 2007-02-12 23:23:10
Konu: Moral için birebir
Olumu dusunmek de bir çozum olabilir, ancak benim çozumum ne kadar moralim bozuk da olsa en renkli kiyafetimi giymek, biraz da makyaj yapmak ve kendimi dinlememek için sokaklara atmak. Makyaj kismi hariç deneyebilirsin, ise yariyor. Sevgiler, figoltx.
Yazan:dilsizmutercim | Tarih: 2007-02-14 23:21:17
Konu: Her insan evrenin bir istiridyesidir...
Esselam...
Senfoninin sesini takip ede ede buralara kadar geldim...
Blogcu'da yeni olsam da daha ilk emekleyişlerimde istifade edebileceğim duraklarla güzel ttevafuklar vesilesiyle karşılaşmam benim için oldukça sevindirici!
Paylaşımlarınız için sağolasınız...
Mezarlığa dair birçok arkadaş birşeyler yazmış, ben de yarı sürgün yarı hicret bulunduğum farklı bir memlekette fellik fellik mezarlık arıyorum...İstanbul'da genelde hüzünlü anlarımda olmak üzere mezarlıklarda çok vakit geçirmişimdir ...Sorsanız İstanbul'daki birçok ölü tanır beni...Ceddimiz günde beş vakit namza gelenlere bu tefekkürü sağlayabilmek iiçinn hemen cami yanlarına ve görülebilecek telere yerleştirmiştir mezarlıkları...bizler se gözden uzaklaştırabildiğimiz en uzak mesafelere saklamaya çalışır bir düzenin içindeyiz...Bazen de tarihi bir kimlik taşıyan mezarlıkları külliyyen düzleyip restoranlar dikmenin telaşındayız...
Hasılı konuyu dağıttıysam affola...
Tanınan çerçevede sizi tanımak güzeldi...
Selametle...

Hiç yorum yok: