8.12.2008

Fağri Olmam Meşreb-i Rindaneden


“Piyano dersi almamı annem istemişti. Banka müdürü’nün karısı olan modern bir hanım (Muhterem Hanım idi adı) sattı piyanoyu. Annemin öyle modern ve şık ahbapları olurdu. Duymuş bu hanımın piyanosunu satacağını. 'Kızıma bir piyano alayım da başlatayım' dedi, Muzaffer Arkan talebeydi lisede. Çok namuslu, çok efendi bir adamdı. Ondan ders aldım. Annem alaturka parçalar çalardı, kulaktan dolma, öylesine.. Ama benim klasik çalmamı istedi.”

Böyle anlatıyor işte Başak' ın babaannesi. 1930 yıllarda Konya' daki üç dört piyanodan birisine sahip oluyorlar. Öyle ki, piyano öğretmeninin bile kendi piyanosu yok. Babaanneye ders verdikten sonra bir iki saat izin isteyip kendi çalışıyor. Konya ilinden bahsediyoruz, Anadolu bozkırının ortasındaki tozlu kentimizden. Yıl bindoküzyüz otuz.

>>

Babaanne derslerde oldukça ilerliyor. Öğretmeni Muzaffer Arkan' ın "esas ve en yetenekli talebesi" olarak hevesle sarılıyor notalara. Ta ki...
İsterseniz gerisini yine onun ağzından dinleyelim:

"Deden rahmetli ile yeni evlendiğimizde ben bir piyanoya oturdum, klasik çalacam. Şöyle bir baktı bana: 'Bu ne ya!' dedi. 'Ne istiyordunuz ki?' dedim. 'Fâriğ olmam meşreb-i rindâneden,/Yüz çevirmem nâfile peymâneden./Bezmedikçe hâlet-i mestâneden;/Çıkmam Allah etmesin meyhâneden… Çalacaksan onu çal da ben de bir şey anlayayım.' dedi. Ben de piyanoyu kapattım, kapayış o kapayış. Ne o benim dilimden ne ben onun dilinden anlamadık ama bir ömrü beraber geçirdik."

Ne o benim dilimden ne ben onun dilinden anlamadık ama bir ömrü beraber geçirdik, sözleriyle ne güzel özetliyor koca bir ilişkiyi Aydüz Hanım Teyze. Çevremdeki çoğu çiftin bundan yakındığına tanık oldum hep. Annemle babam da dahil... Demek ki evlilik çoğu zaman bir fedakarlıklar zinciri olarak çıkıyor karşımıza. Ama ne olurdu piyanoyu bırakmasaydı? Dedenin sevdiği bir iki şarkıyı öğrenip kendi klasik çalışmalarına da devam etseydi Babaanne. Hele o devirde, Anadolu' nun göbeğinde çok kolay bulunur bir şey değilken... Piyano, piyano öğretmeni ve notalar!

Bu olan bitenden elli yıl kadar sonra doğan ben de bir şekilde heves ettim bu ensturmana. İlk tuşlu çalgım sünnet düğünü hediyesi olarak geldi. On yaşındayken başına oturup en duygusal, en derin, en paylaşılmaz hislerimi açık ettim. Ne çaldığım ya da nasıl çaldığımdan çok neler hissetiğimi önemsiyordum... Sonraları hayat beni başka yollara itse de sevgili orgumu hiç unutmadım. Otuz yaşına merdiven dayadığım bugünlerde hala hırsızlık yapıyorum onun için. Arkadaşlardan, blogtan, ilişkilerden ve deniz kenarında akşam yürüyüşlerinden çalarak parmaklarıma yatırıyorum. Parmaklarımın daha iyi çalması için zaman çalıyorum... Henüz evli değilim ama ileride bir gün eşim "bu ne ya, modern talking' ten Şeri Şeri Leydi' yi çal da ben de bir şey anlayayım" derse herhalde yakınlarda bir vazo bulup kafasına geçirmem mümkündür. Şaka bir yana, piyano artık geri dönülmez bir hassasiyete sahip bende. Yani bırakmakla bırakmamak arasındaki o hassas çizgiyi artık geride "bıraktığımı" düşünüyorum.

Başak "sözlü tarih" adlı kategorisinde dedesinin, babaanesinin anılarını kendi ağızlarından yazıyordu. Klasik tarih anlatımına nazaran çok daha samimi ve gerçekçi bulduğum bu seriye geçtiğimiz günlerde şöyle bir yazı ekledi:

"Babaannemi 24 Kasım günü kaybettik. "Babaannemin Anlattıkları"'nı albümündeki fotoğraflarla güncelledim. İşte babaannem"

Beklenmedik bir zamanda gelen haber bloğunu takip eden herkesi üzdü. Tarihin sözlü kısmını anlatan görmüş geçirmiş bir insan daha veda etmişti hayata. Bizi yine belgelerin, tozlu arşivlerin içinde bırakarak...

Aydüz Hanım' ın anısına bir klasik parça kaydederek buradan yayınlamak istedim. Ne de olsa aynı hobileri paylaşmış, sürdürmek adına benzer mücadeleleri vermiştik. Kim bilir belki bu parçayı gençliğinde o da çalmıştır.
Yakınlarına tekrar başsağlı diliyorum.
Nur içinde yatsın.

 

Yukarıda bir video penceresi açılmadıysa bu bağlantıyı kullanın:
 http://www.youtube.com/watch?v=w4DUPYHQh7I 
 

9 yorum:

Adsız dedi ki...

Merhaba YEC, çok çok güzel çalmışsın parçayı. Ben de çalışmaya başladım ama çok daha acemice çalıyorum henüz. Her dinleyişimde, çalışımda hem babaannem, hem de sen geleceksiniz aklıma. Sırf bir kaç hatırasını blog sayfasında okuyup yakınlık hissettiğin için arkasından böyle emek vererek anısına bir şeyler yapman beni çok duygulandırdı. Birinin ruhunu sevindirmek diye bir şey varsa, herhalde böyle bir incelik yapmak 10 tane yasin "indirmekten", 100 tane fatiha okumaktan yeğdir!!! Valsi dinledikten sonra Chopin'in parçayı ithaf ettiği bayanı araştırıp yazdım ben de. Sırf eserin bestecisi ve gelmiş-geçmiş sanatseverler anısına bir şey yapmış olmak için, Allah kabul etsin :)

Adsız dedi ki...

Ne etkileyici... Ve ne kadar anlamlı, yürekten bir hareket...

Başak adına ben de teşekkür ediyorum sana YEecc; eminim babaannenin ruhu, bu İÇTEN hareketten dolayı çok mutlu olmuştur...

Zaten içtenlik değil mi aradığımız ve özlemini çektiğimiz...

Sen de öyle deme Başak; Ruha okunan Yasin'i ve Fatiha'yı da, çalınan valsi de değerli kılan okuyanın ve çalanın içtenliğidir... Yürekten yapıldıktan sonra her iki tür göndermede yerine gidecektir...

Ve kendi adıma belirtmeliyim ki, ben Yec'in bu jestinde büyük bir içtenlik okudum..!

Sevgi ve saygıyla!

alpernatif dedi ki...

Böyle bir emeğin karşısında soytarılık edip "play it again yec" demeyeceğim tabi ki
yalnız bir şeyi söylemem gerek
gerek burdan,
gerekse facebooktan video eklediğin zaman,kendime "len,ben bu dünyada ne işe yararım" dediğim bir gerçek
kelimelerle bin kere de oynasam,
sayfalarca yazı da yazsam
insanları güldürüp,ağlatsam da
senin burada 4 dakikada verdiğin yoğunluğu yaşatamam
(hakikaten) saygıyla eğiliyorum
muhteşemdi

babaanneye rahmet dilerim

Adsız dedi ki...

Yukardaki yorumumda kullandığım babaanne sözcüğü tırnak içine alınmalı idi... yoksa senin babaannen den bahsediyormuşum gibi anlaşılıyor Yeecc:

***eminim "babaanne" nin ruhu, bu İÇTEN hareketten dolayı çok mutlu olmuştur...

ya da:

***eminim Başak'ın babaannesinin ruhu, bu İÇTEN hareketten dolayı çok mutlu olmuştur...

gerekli düzeltmeyi yapar, bu yorumu da silersen sevinirim...

Adsız dedi ki...

emeğe.. sanata saygı..
hemen bayram öncesi.. başak uğrayıp..
babaanne anılarını düzenledim demişti..
fırsat olmamıştı ..
..
düzenleme nedenleri bellidir oysa..aklıma gelmemişti..
üzülerek buradan aldığım habere..

sana ne kadar ince bir düşünce.. teşekkürler der..
hemen başağa doğru kaçarım.. atalet

Adsız dedi ki...

tarih arşivlerinin kapılarının sıkı sıkıya kapalı olduğu bir ülkede yaşayan değerleri kaybetmek çok üzücü hepimiz için.yakınlarına baş sağlığı diliyorum nur içinde yatsın.
ayrıca alperle aynı fikirleri paylaşıyorum "len ben bu dünyada ne işe yararım" deyü düşünüyorum senin gibi arkadaşlarımı gördükçe.emeğine sağlık çok güzel bi düşünce.

Şarküteri dedi ki...

BAŞAK:
Öncelikle vals yorumum için söylediklerine teşekkür ediyorum. İnşallah zamanla daha da güzelleşir... Parçaya senin de başlamana çok sevindim, bu motivasyonda küçük te bir payım olduysa ne mutlu. Babaanneni en doğal en saf haliyle bloğuna taşıman etkiledi önce beni. Sonra piyano çaldığını, daha o devirde şimdi birçok imkana rağmen kolayca yapılamayan bu hobiyi sürdürdüğünü öğrenince etkilendim. Ama aniden bırakıp, piyanonun kapağını indirmesi de bir o kadar üzdü...

Buna yönelik bir iş yapayım dedim. Bayrağı devralıp müziği susturmamak adına... Bizler öbür dünyaya göçünce de başkaları koşsun yerimize. Düşündüklerimden biri buydu. Öbürü de rahmetli babanneyi anmak.

İkisini birşeştirmeye karar verdim.

Şopen ile ilgili araştırmanı da beğenerek okudum. Eline sağlık..


DEĞİRMENLEREKARŞI:
Birşey değil diyeceğim ama çok ta "birşey" yapmadım ki. Yorumunla bu içtenliğe katıldığın için ben de sana teşekkür ederim.

ALPER:
De abi, "play it again yec" de. Ayıp ediyosun, aramızda bir "time goes by" ın lafı mı olur. İstersen bir video yapıp armağan edeyim sana parçayı.

Teşekkür ediyorum. Sanatın ve sanatçının dostu Fırat Pen' den daha fazla gururumu okşadın. Ama bu gurur pek okşanmaya gelmez abi, şımarır mımarır, başımıza iş açar..


DEĞİRMENLEREKARŞI 2:
Yorumu düzenlemeye izin yok blogırda malesef. Ya hepsini silecektim ya da bırakacaktım. O konuda bir yanlış anlaşılma olmuyor merak etme. Düzeltme mesajını da silmeye kıyamadım. Tüm yorumlar benim çocuklarım gibi, kıyamam :)


ATALET:
Kötü haberi ben vermiş oldum demek. Bunu yapmayı hiç sevmem ama haberler bir şekilde gelecek... Tekrar allah ramet eylesin, diyelim.

İMBİR:
Emeğim adına birşey değil. Çok geç olmadan ben de anneannemin yanına gidip anılarını mı derlesem? Bayramda arayamadığım için kendimi çok suçlu hissediyorum şimdi. En yakın zamanda arayıp konuşmalı.

Adsız dedi ki...

Tekrar dinledim şimdi, Genelde yapamadığım birşeyi denedim; Başak'ı, kaybettiği büyüğünü ve senin bunu düşünüşünü düşündüm.
Sonuç olarak, güzel çalmışsın. Güzellik hissettim.

Şarküteri dedi ki...

ÇAĞLAR: Teşekkür ederim Çağlar kardeş, beğendiğine sevindim.